Neler oldu sana dünya diyerek ele almak gerekiyor sanırım ekonomiyi, finansal piyasaları. Evden çıkma yasaklarına mı yoksa normalleşmenin başından sonuna hatta en normale dönüldüğünde bile maskelerin olmaz ise olmaz hale geleceğine mi dokunmalı, nerede o eski zamanlar diyen büyüklerimizden olduk sanki… O eski günlerde sosyal mesafe yoktu, maske eldiven yoktu diyenlerden olduk, bunu da gördük. Neyse gelelim piyasalara. Okumaya anlamaya. İlk olarak hepimizin son zamanlarında hava durumu gibi takip ettiği salgın verilerinin arkasından yayına giren COVİD-19 salgını programları ve devamındaki teorisyenlerin konuşmalarına dokunmak istemiyorum. Sonuçta ticaret savaşlarının bir adımı diyen de var, havadan dronlarla İtalya virüs kaptı, evet Avrupa Bloğu için bitiş zaten üzerinde güneş batmayan imparatorluğun ayrılışından belliydi diyen de var. Korku algısı ile dünya yönetilecek diyen de var, kripto paralara geçişin altyapısı diyen de…
Gelişmeler ışığını genelden özele tutmakta her zaman fayda var. Zira manzaranın en güzeli tepeden izlenen değil midir? O halde ufak olarak değinmek istediğim yer ABD tarafı. Yıllardan 2018 sonu, 2019 başı piyasalar dalgalanmaya devam ediyor. Ülkede teknoloji hisselerini incelediğimde gördüklerim, okuduklarım ve takip ettiklerime paralel sonuç veriyor; fazla kırılganlık… Yükselişler birer trend mahiyetinde değil ani sallamada küresel piyasalardaki satış baskısı ilk olarak ABD tarafına teknoloji kanadından giriyor…
Ticaret savaşlarının diğer tarafı Çin söz konusu olunca da yine aklıma Huawei geliyor. Şirketin Mali İşler Müdürü’nün gözaltına alınması ile finansal piyasalara resmen şok etkisi yaratan olaya. Gerçekten ABD’den gelen talimat ile mi gerçekleşti bu gözaltı bilemem. Ancak şirketin CFO’su aynı zamanda sahibinin kızı olan Meng Wanzhou’nun ticaret savaşlarının ortasında böyle bir olaya karışması manidar değil mi? Siyasi tarafını bilemem ama Huawei hisselerinde o sıralar ciddi değer kayıplarını bilirim. Hisse senetleri ve şirket finansal argümanları üzerindeki kısa pozisyonların bu gözaltı öncesi artış göstermesi, Kanada tarafında CFO’nun bir lisans ihlali başlığı altında gözaltına alınması ile açıklanıyor sanki….
Avrupa Birliğinde 2019 yılı küresel finansal daralmalar, notlarda görülen büyümenin negatif yönde güncellenmesi ile geçiyor. Satış dalgalarına kapılan hisse senetleri İngiltere’nin bloktan ayrılık muallakları etkiliyor oluşumun dengelerini. İlk vurulan olmasa da basında isminden sıkça söz ettiren yara İtalya oluyor. İtalya’da o zamanlar bankacılık endeksinde barınan argümanlar yer yer devrekesiciler tarafından korunur oluyor. Ani yükselişler ve düşüşler peş peşe geliyor. Euro’nun negatif etkileyicisi İtalya olarak lanse ediliyor. Çıban başı mı derler bilmiyorum ancak bir toplulukta suç varsa suçlanacak da oluyor sonuçta.
Türkiye piyasaları da gelişmelere paralel nasiplenmişti. 2018’den bu yana aldığı nasibin etkisinden çıkamayan birçok hisse senedi var. Ha toparladı ha toparlayacak diyen yatırımcı var. Bu seviyeye gelsin maliyetten verir kurtulurum diyen birçok bilir kişi var. Muhakkak bu piyasalarda böyle durumlar doğaldır. Ancak belirli rutinde dalgalanmadan belirli bir para akışının sağlandığı pek de ütopik gelmiyor insana keza piyasalardaki yabancı yatırımcı oranları ve geçmişte gerçekleşen olayları okuyunca örtüşüyor grafik hareketleri.
An itibarıyla geldiğimiz noktaya çekmek istiyorum dikkati. Ons altında zirveler görülüyor. Cuma günü (08.05.2020) XAU/USD 1702 USD’den kapanmıştı. Dünya genelinde güvenilir liman olan altın geçtiğimiz haftalarda 1619 – 1630 hareket marjlarında ciddi işlemlere maruz kaldı. Teknik verilerinde 1615 seviyesinin altında 1580 noktasında destek gösteren argüman, okuttuğu teknik noktaları gerçekleştirdi. Beklentiye dokunanlar gerçeği sattı. Güzel bir formasyon vardı, okuyan okudu pozisyon aldı. 1730 doları işaret ediyordu bozulmadığı taktirde bu teknik analizler, öyle de oldu.
Borsa İstanbul 100 endeksine baktığımızda bu yılki performans negatif yazmış durumda. BIST 100 haftanın son işlem günü 8 Mayıs Cuma verisinde yıllık bazda %14.49 değer kaybı kaydetti. 97.850 puan kapanışta kaydedildi. Bankacılık endeksi 119 bin seviyesinde, XUSIN ise 127K’dan son işlemlerini aldı. Endeks geneline tekrar dönüp yöne dair fikir sahibi olduğumuz pivot noktasını okuduğumuzda 98.490, ilk destek 97.700 ve ilk direnç 99.180 seviyelerinde ele alınabilir. Tabi temel analiz normal şartlar altında konuşulabilecek bir analizdir sözünü de unutmamak gerekiyor.
Dünya genelinde olduğu gibi, virüs sonrasında teknoloji, market ve gıda tarafında bir değerlenme söz konusu. Alan kazandı. Alan kazanacak. Değerlenmesini tamamlamış bir şirketi bizim piyasalarda bulmak zor, zaten değerlenmesini tamamlamış bir şirket büyümesini tüketmiş geri dönüşe geçmiş bir şirket elbette. Lakin değerinde fiyatlanan şirket dedik mi işte onu bulmak hayli zor. O yüzden uzun vade ele alındığında alan kazanacak desek yeri.
Gelelim son iki yıllık bu dünya turunu neden attığıma. Neden lafı uzattığıma. Neden ticaret savaşlarından dem vurup, Avrupa kanadına dokunduğuma; neden birçok yatırım aracı varken sadece altını ele aldığıma. Türkiye son zamanlarda ciddi bir altın yatırımı yaptı. Ülke yatırımcısının yaptığı yatırımdan bahsetmiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın altın rezervlerindeki artıştan bahsediyorum. Ülke kendisini güvenilir limana demirliyor demek ki. Bir ferdi olarak gururlanmadan bir cümlede yer vermeden edemeyeceğim bu salgın konusunda ciddi başarılar sergileyen ülkemizin hamlelerini altını okumakla başladık…
ABD kanadına değindiğim paragraf dünyanın finansal piyasalarında küresel hareketlerine neden olan ülkeye yaptığımız yardımlar, Gövde gösterimiz olamaz mı? Ben bakın bizi kıskanıyorlar diyenleri anlatmıyorum, olanları okuyorum. Avrupa tarafında önce kendi blokunun dışlayabileceğini ifade ettiği virüs zamanında yerle bir olan İtalya’ya yapılan yardımlar. Birlik arasında Türkiye’nin yardım ettiği ancak üyelerinin birbirine yardımdan aciz kaldığını yazan manşetler…
Çin birçok yerli ve yabancı medyada tazminat ile aynı cümlelerde geçiyor bu aralar. ABD ve Avrupa tarafından açılacak tazminat davaları ile gündemdeki yerini koruyor. Çin dünyanın fabrikası konumunda bir ülke ve bu ülkeye yönelik davalar açılması halinde üretim yönüne de bir set gerilecektir. Ülkenin üretimini etkileyecek bu süreç arz kaymasına neden olacaktır aşikar. Kapasite olarak kıyaslamaktan ziyade üretimin kayması söz konusu ülkeler ele alındığında Türkiye de bu sıralamaya giriyor elbette.
Tarihinden sanatına, turizminden teknolojisine ayrı ayrı dallarda ayrı ayrı öncü olan Avrupa ülkeleri blokun parçalanması gündeminden, üyelerin bir kriz durumunda birbirine güvenemeyeceğini öğrendi. Birliğin gerçek bir birlik dışında olduğunu öğrendi. Bu gelişme toplu hareketi bozacaktır şüphesiz. Tarihi ve birçok yönü ile turizme dair ciddi kazançlar sağlayan ülkeler negatif etkilendiğinde Türkiye tarafına pozitif yansıma olacaktır mutlaka…
Olaya iyimser taraftan bakar olmam elbette hayaller üzerinde bir çalışma demek değil. Nasıl olabilir değerinin altında piyasa fiyatı ile işlem gören şirketlerin hisse senetlerinde pozitif yansımaya gerçek dışı demek? Nasıl olabilir salgını hem ülkesinde yöneten hem de başka ülkelere yardım gönderen bir ülkede güven ortamından konuşmamak? Boşuna dememişler manzara tepeden izlenir diye, boşuna yazmadım okuyalım yorumlayalım diye. Manzara tepeden uzağa bakmaktır bir bakıma. Okuduğum iyimser olarak yorumlanabilecek ancak tepeden uzağa bakıldığında görülen resim de budur aslında. Borsa İstanbul’dan 95 bin seviyelerinden okunan da budur bir bakıma…