Çok Tehlikeli Bir Süreçteyiz!

Aydın Eroğlu – 23.07.2015

Suriye politikasının hatalarının faturaları çıkmaya başladı. Bakanlar kurulunu birlikte topladığımız Esad’ı Esed yapmakla Suriye sorununun çözülmediğini görüyoruz. Esad’ı ya da Esed’i yok edeceğiz diye herkesten çok hevesli olmanın zararlarını ödemeye başladık. Suriye bir çok grup ve örgütün bir biriyle çatıştığı tam manası ile iç savaş içinde bir ülkeye dönüştü.

Ülke ile gayet düzenli bir şekilde artan ticaret hacmimiz, Suriye’deki iç savaş ortamının derinleşmesiyle çok büyük yara aldı. Ortalıkta sağlam kalan bir şehir kalmadı ki, ticareti olsun. Hatta bırakın sağlam şehir kalmadığını, şehirlerde yaşayan halkları bile evlerinde oturamaz oldular. Suriye iç savaşının başlamış olmasından bu yana, ülkemize gelen Suriye’li mültecilerin sayısı 2 Milyon’u aştı. Türkiye’nin her şehrinde kontrolsüz bir şekilde dolaşıp, şartlarına yaşamak denirse yaşıyorlar. Tam bir insanlık dramı yani. Tabii bu işin insani yanı. Bir de şu ana kadar devamlı kabaran 7 Milyar Dolar civarındaki maddi külfetimiz de işin bir başka boyutunu oluşturuyor.

Fransa arasında binlerce km bulunan Libya’yı bir anda kimseyi beklemeden vurdu. Arkasından da diğer batılı güçler devreye girdi. Biz de aynı cengaverliğe Suriye’de kalkışalım nasılsa arkamızdan bizi kışkırtan batı gelir dedik. Ama ne oldu? Ortada kaldık. İlişkilerimiz Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplayacak kadar iyi iken, batı devamlı Suriye’ye müdahale edilmesini konuşuyordu. Esad rejimi ile iyi ilişkileri nedeniyle Türkiye eleştirilirken, bizim bir anda Suriye’ye kafa tutmamız sonrasında iş tersine döndü. Kötü biz olduk. Batı ABD başta Esad’ı bir şekilde korumaya çalışıyor. Tam bir dış politika iflası içindeyiz. Mimarı olan siyasilerimiz şu an Türkiye’nin cumhurbaşkanı ve başbakanı konumunda.

Gazze’ye gitmemize kimse karışamaz diyorduk, peki gidebildik mi? Bırakın Gazze’yi sınırlarımızda yaşanan tehlikeye karşılık, ülkemize girmiş olan 2 Milyon civarında Suriyeliye karşılık, şu ana kadar bu insanlar için harcadığımız 7 Milyar Dolar’a yaklaşan inanılmaz faturaya karşılık, şehirlerimizde bombaların patlatılmasına karşılık, PKK’nın şehirlerimizde yol kesip tırları araçları yakmaya başlamasına karşılık, şehirlerimizde silahlı yürüyüşler yapılmasına karşılık biz Suriye’de kendimiz için güvenli bir tampon bölge bile oluşturamıyoruz. O zaman neden bu işe kalkıştık. Neden Suriye politikasını en başında bozan, tam tersine çeviren ülke biz olduk? Suriye ve Esad eski konumunda olsaydı bu yaşananlar olabilir miydi? Biz hangi düşünce ile, neyin vaadi ile bu işe kalkışıp, Suriye rejiminin yıkılmasını desteklemeye kalktıysak, bu amacın tam tersi gelişmelerin yaşandığı bir sürece girdiğimizi görmeliyiz.

Kuzey Irak sonrasında, Suriye’nin de kuzeyinde bir tampon bölge oluşturuluyor. Ama bu bölgeyi oluşturan PKK ve onun uzantısı PYD oluyor. Umarım yakın zamanda bu oluşum bölgede ilan edildiği gibi tanınan bir bağımsız Kürt devletine dönüşmez. Çünkü eğer böyle olursa, emin olun ki, olası bu devletin sınırları sadece bu iki ülkede kalmayacaktır. Türkiye en kısa zamanda en başta aldatılarak içine sokulduğu bu yanlış politikadan dönmelidir. Yoksa topraklarımızın dışında yaşanan olayların yavaş yavaş bizim sınırlarımızın içine kaymaya başladığını görmeye başlayacağız.

Aslında çoktan görmeye başladık da. Kimse sanmasın ki, eyalet ve başkanlık sistemine geçersek ileride Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de oluşacak olan yapıları bizim Güney Doğu eyaletimize bağlayacaklar. Tam tersi bu havucu gösterip tüm bu yaşananlara seyirci kalmamız sağlanarak, güney doğumuzdan büyük bir parça alıp bir anda bağımsız bir Kürdistan kurdurulmak isteniyor. Yıllardır birlikte ve kardeşçe yaşamış insanlar, Kurtuluş Savaşı’nda birlikte ülkesini korumak için canını vermiş aynı ülkenin evlatları birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Bu oyunu Türk, Kürt hepimiz görmeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti buna izin vermeyecek güçtedir. Ama karşılığında çok büyük bedeller ödemek zorunda kalabiliriz. Buna gerek kalmadan en kısa zamanda toplumsal uzlaşma va barışı geliştirmeli ve bu tehlikeyi bertaraf etmeye çalışmalıyız.

Çünkü dışarıda başlatılan kurgunun Türkiye ayağına sıra geldi ki, son dönem yaşanan olaylar artmaya başladı. Güney Doğu şehirlerimizde seçmen ve sandık güvenliği kalmadığı için seçimlerde silme tulum oylar çıktı. Zamanında tutukladığımız KCK denen oluşum, bölgede kendi düzenini kurmaya çalışıyor. Taksim meydanında yüzünü kapatıp sapan kullananlara karşı çok sert cezaları devreye aldık. Polise bu kişilere karşı çok geniş haklar verdik. Doğru-yanlış yorumuna bile girmiyorum. Peki aynı cezalar dün terör örgütü lideri Apo’nun posterleri ile, ellerinde keleşlerle yürüyüş yapan, yüzleri tamamen kapalı kişilere karşı da neden uygulanmıyor? Bu görüntüleri hangi Avrupa ülkesinde görebilirsiniz? Dünya ajanslarının hepsi bu görüntüleri tüm dünyaya geçerken neden yabancı turist sayısında düşüş yaşıyoruz diyoruz. Neden acaba?

Türkiye içine sürüklenmek istendiği bu ortamdan en kısa zamanda çıkmalıdır. Erken seçimin en güçlü ihtimal olduğuna en başından beri inanan biri olarak, bu ortamdan çıkmak için yapılması gerekenin en kısa zamanda Ak Parti-CHP koalisyonu olduğunu düşünüyorum. Yoksa adım adım daha büyük krizlere doğru gidiyoruz. Suruç’da patlatılan bombaların benzerlerinin yurdumuzun başka yerlerinde de patlatılması, her bakımdan tam bir kaosa girmemize neden olabilir. Hızlı ve kararlı bir hükümetin en kısa sürede kurulması ve siyasi güçler ayrılığının da netleşmesi gerekmektedir.

Bu ortamda BIST için ne desek nafile. BIST tüm bu yazdığım risklere rağmen yine de iyi dayanıyor. Muhtemelen koalisyon beklentilerinden bu desteği alıyoruz. Ama yaşanan gelişmeler sonrasında başaramadık erken seçime gidiyoruz denirse, o zaman seçime kadar geçecek süreçte çok daha sıkıntılı ortamlara girme riskimiz artacaktır. İşte tüm bu riskler nedeniyle endeks olarak bir şey demek istemiyorum. Hisse bazlı takibe devam etmenin doğru olduğuna inanıyorum. Ama kârlarınızı da realize etmenin çok önemli olduğunu biliniz. Yukarıda dikkat çektiğim risklerin yaşanması halinde şimdi beğenmediğiniz karlar, sonra zarara dönüşebilir. Türkiye içine çekilmek istenen Suriye batağına her an girebilir. Suriye’de güvenli bir bölge kurmak için sınırları her an geçebiliriz. Türkiye’nin buna hakkı fazlası ile vardır ama buna kalkıştığımız zaman bize yansımaları olumsuz olabilir.

Bu arada İran anlaşması bizim için pozitif yansımalar yaratacak büyük bir potansiyel taşıyor. Çekindiğim risklerden ne kadar çabuk sıyrılabilirsek, bu pozitif potansiyeli kullanmaya başlarız.

Bu ortamda TCMB’nın faizlerle ilgili bir değişiklik yapmasını beklemiyorum. İçinde bulunduğumuz ortam faiz indirimi yapmaya müsait değil görüşündeyim.

Sakın kimse benim olumsuz beklentiler ve karamsar bir görüş içinde olduğumu düşünmesin. Tamamıyla, içinde bulunduğumuz sürecin tehlikelerine dikkat çekmek istedim. Umarım piyasalar benim çekincelerimi haksız çıkartır ve bu korkuları yaşamadan yeniden pozitif bir sürece gireriz. Ama bunun ilk adımı için hükümet kurulmasını şart görüyorum. Yoksa seçim kararının alınması halinde bu belirsizlikler sürmeye devam edecektir.

NOT: Yazı 22 Temmuz 09:15’de borsaanalizci.com‘da yayınlanmıştır. Lütfen bu yazıyı 2 Temmuz Tarihli ”Hediye Edilen Sadece Meclis Başkanlığı Mı?” başlıklı yazımı da okuyarak, değerlendiriniz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir