Çin Ekonomisi tek başına dünya GSYH büyümesinin yüzde 40’ını oluşturuyor. ‘Kovid-19’ küresel virüs salgınından bu yana, Çin’in önce ağır salgın tedbirleri, kapanma kararları; ardından gayrimenkul endüstrisine yönelik çalkantılar ve borç sorunlarıyla uğraşan şirketler, bilhassa genç nüfusta artan işsizlik sorunu, Çin ekonomisinin eski performansını yakalamakta zorlandığı gelişmeler. Bununla birlikte, küresel GSYH sıralamasında ABD’ye 2030’lara doğru yakalayıp geçmesi beklenen Çin’in bugünkü performansından çok, gelecekteki performansı dünya ekonomisi için çok daha anlamlı ve önemli olacak. Çünkü, Çin ‘ihracata dayalı büyüme’ modelinden, artık ‘iç talebe dayalı büyüme’ modeline geçtiği bir süreç için düğmeye basmış durumda.
Bunun en temel gerekçelerinden birisini, Çin’in GSYH’sı içerisinde ihracatın aldığı paydaki gerileme oluşturmakta. Çin’in GSYH’sı 2010’da 6 trilyon dolar seviyesinde iken, ihracatı GSYH’nın üçte biri idi. Bugün ise, 3,7 trilyon dolara yükselmiş olan ihracat hacmine rağmen, ihracatın GSYH’daki payı yüzde 20. Bu veri, 2030’da yüzde 15’in altına inecek. Bu nedenle, Çin ‘ihracata dayalı’ bir ekonomik büyüme modelini çoktan terk etmiş olacak. Bunun en somut anlamı, Çin’in son 20 yıl ile kıyaslandığında, önümüzdeki 20 yıl, güçlü büyüme ile dünya ekonomisine daha da etkili bir katkı sağlayacağı. Çünkü, Çin son 20 yılda büyüme performansını büyük ölçüde dünyadan katma değer kazanarak, dünyaya mal satarak elde etti. Bu nedenle, Çin’in büyümesi doğal olarak içerideki ekonomi aktörlerin para kazanmasını önceliklendirdi.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!