Mahfi Eğilmez – 20.04.2014
Ruhunu şeytana satarak bir takım çıkarlar elde eden Dr.Faust’u, Christopher Marlowe, şeytanla yaptığı anlaşmayı kaybeden, Goethe ise, şeytana yenilmeyen bir karakter olarak anlatır.
Dr.Faust diye biri gerçekten yaşadı mı? 1540 yılından sonra Almanya’da yayınlanan bazı belgelerde, Johann Faustus adında bir hekimin hastalarını hekimlikle büyücülüğün karışımı olan bir teknikle tedavi ettiği ve ününün bütün ülkeye yayıldığı yazılı. 1540 yılında Würtemberg’de geceyi geçirdiği bir han odasında, sabah ölü bulunmuş. Yüzündeki korkunç görünüm onun feci bir ölüme kurban gittiğini gösterdiği için halk arasında, işbirliği yaptığı şeytan tarafından öldürüldüğü söylentisi yayılmış. Söylentiler, Dr.Faust’un ruhunu şeytana satarak bu becerileri elde ettiği ve sonunda da bunun faturasını şeytana ödediği noktasına kadar gelmiş.
Ruhunu şeytana satmak, şeytanla işbirliği yapmak kuşkusuz kötülüğün emrine girmeyi sembolize eden kavramlar. George Lucas’ın Yıldız Savaşları’nda, kötülüğe karşı savaşmak üzere bir Jedi savaşçısı olarak yetiştirilmiş olan Anakin Skywalker, kötülüğün hizmetine girip de karanlık tarafa geçince Darth Wader adını alır. Anakin Skywalker’ın karanlık tarafa geçerek Darth Wader’e dönüşmesi de bu sembolizmin bir başka versiyonunu gösteriyor.
Dante Alighieri, İlahi Komedya’sında hayalinde yaşadığı cennet, araf ve cehennem yolculuğunu anlatır, betimlemelere girişir. Galileo Galilei, Dante’nin Cehennemi Üzerine Dersler başlıklı konferans dizisinde, Dante’nin hayali betimlemelerinden hareketle bir takım ölçümlemelere girişir ve cehennemdeki çeşitli yerlerin boyutlarını açıklar.
Kutsal kitaplarda tanımlanan cehennemin yeri belirtilmiş değil. Buna karşılık genel inanç göğün yedinci katında olduğu yönünde. Cehennemin varlığına inanmayanlar olduğu gibi bunun sembolik bir kavram olduğunu ve herkesin aklında ve vicdanında yer aldığı görüşünde olanlar da var. Rimbaud: “Cehennemde olduğuma inanıyorum, o halde cehennemdeyim” diyor. Christopher Marlowe cehennemi bizim yarattığımızı düşünüyor ve şöyle diyor: “Cehennemin sınırı yoktur. Biz neredeysek cehennem oradadır.” Sartre biraz farklı bir görüşe sahip: “Cehennem başkalarıdır” diyor.
Bazen bir toplumda yaşayan insanların büyük bölümü ruhunu şeytana satar, şaşar kalırsınız. Shakespeare’in sözü sanki bu durumu özetler gibidir: “Cehennem boş, bütün şeytanlar burada”
William Golding’in olağanüstü eseri Sineklerin Tanrısı, bir grup çocuğun, düştükleri ıssız bir adada uygarlık bilincini terk edip bir anda hayvansal güdülerinin esiri olmaya başlamalarını anlatır. Başlangıçta o ıssız adada aklın emirlerine uyan çocukların bazısı çıkarları için, bazısı da korktuğu için kötü olanın çevresinde toplanarak ruhlarını şeytana satar ve adayı cehenneme çevirirler. Çocukların böylesine acımasız olabileceği insanın yüzüne bir tokat gibi iner. Golding’in romanı, Hitler Almanyası’nın sembolik rekonstrüksiyonu gibidir. Hiç kimse, koşullar ne olursa olsun, yüksek kültürel düzeye sahip Alman toplumunun Hitler’in peşine takılıp gidebileceğini hayal etmemişti herhalde.
Kimin, nerede ve ne zaman ruhunu şeytana satacağını bilmenin mümkün olmadığı bir dünyada yaşıyoruz.
Ruhunu şeytana satan kişiler, kısa dönemde bazı çıkarlar elde etseler de orta uzun dönemde bunun bedelini öderler. Bunların vereceği zarar kendilerine ve belki yakın çevrelerine olur. Ama bir toplumda çok sayıda insan bu yolu izlemişse bilin ki cehennem uzakta bir yerde değildir.
Oscar Wilde: ”Hepimiz kendimizin şeytanıyız ve bu dünyayı cehenneme çeviriyoruz” diyor.