Mahfi Eğilmez – 14.02.2018
2017 Yılı Cari Açığının Analizi
2017 yılında cari açık 47,1 milyar Dolar oldu. Ekim 2016’da yayımlanan ve 2017 – 2019 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programda cari açığın 2017 yılında 32 milyar Dolar, cari işlemler dengesi / GSYH oranının da yüzde – 4,2 olacağı tahmin edilmişti. Ekim 2017’de yayımlanan ve 2018 – 2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programda revize edilen 2017 yılı cari açık tahmininin 39,2 milyar Dolar, cari işlemler dengesi / GSYH oranının da yüzde – 4,6 olacağı belirtilmişti. Gerçekleşen 2017 yılı cari açığı ilk tahmine göre 15,1 milyar Dolar (yüzde 47,2) ve revize tahmine göre de 7,9 milyar Dolar (yüzde 20,2) sapma göstermiş bulunuyor.
2016 yılında cari açık 33,1 milyar Dolar ve cari dengenin GSH’ya oranı yüzde -3,8 idi. Demek ki 2017 yılında cari açık 2016 yılına göre 14 milyar Dolarlık bir artış göstermiş bulunuyor. Bu artışta dışticaret açığının büyümesinin etkisi var kuşkusuz. 2016 yılında 40,9 milyar Dolar olan dış ticaret açığı 2017 yılında 58,6 milyar Dolara çıkmış görünüyor. Bu artışın nedeni; ihracatın yüzde 10,4 artmasına karşılık ithalatın yüzde 17,4 oranında artış göstermesi. 58,6 milyar Dolara ulaşan dışticaret açığına karşılık artan hizmet gelirlerinin katkısıyla cari açık, dışticaret açığından yaklaşık 11,5 milyar Dolar daha düşük olarak gerçekleşmiş bulunuyor.
47,1 milyar Dolarlık cari açığın finansmanında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının net katkısı 8,1 milyar Dolar, Portföy yatırımlarının (hisse senetleri ve borç senetlerinin) net katkısı 24,3 milyar Dolar ve diğer yatırımların (mevduat, krediler) katkısı 6,5 milyar Dolar. Bu net finansmanın toplamı 38,9 milyar Dolar ediyor. Cari açıkla aradaki fark olan (47,1 – 38,9 = ) 8,2 milyar Dolar da Merkez Bankası’nın rezervleri kullanılarak karşılanmış bulunuyor.
Ödemeler dengesinin finansman kalitesinin bozukluğuna dikkat etmek gerekir. Rezerv kullanımını bir kenara bırakırsak dışarıdan sağlanan toplam 38,9 milyar Dolarlık finansmanın yüzde 21’lik bölümü doğrudan yabancı sermaye yatırımıyla sağlanırken geriye kalan yüzde 79’luk bölüm sıcak para olarak tanımlanan para girişiyle gerçekleştirilmiş görünüyor.
2017 yılının ödemeler dengesi açısından en çarpıcı sonuçlardan birisi net hata ve noksan kalemimin sadece – 16 milyon Dolar boyutunda kalmış olması.
Yüksek Büyümenin Arkasındaki İtici Güç: Cari Açık Artışı
İlk 9 ayın büyüme oranlarına, son çeyreğe ilişkin sanayi üretimi ve diğer göstergelere bakınca 2017 yılında Türkiye’nin yıllık yüzde 7,3 dolayında büyümüş olduğu tahmin ediliyor. 2016 yılında büyüme yüzde 3,2 idi. Demek ki 2017 yılında bir önceki yıla göre büyüme iki katından fazla artış göstermiş.
Orta Vadeli Programda açıklanan tahmine göre de 2017 yılının GSYH’sinin 3.130 milyar TL olması bekleniyor. Buna göre 2017 yılının cari açığı kabaca yüzde 5,5 oranında çıkıyor. 2016 yılında cari açık yüzde 3,8 idi. Demek ki 2017 yılında bir önceki yıla göre cari açığın GSYH’ye oranı önemli oranda artış göstermiş.
Aşağıdaki grafik 2000 yılından 2017 yılı sonuna kadar büyüme (koyu mavi) ile cari açık (kırmızı) arasındaki ilişkiyi gösteriyor.
Cari açık arttıkça, yani eksi yönde büyüdükçe, büyüme de artı yönde yükselmiş. Türkiye’nin en ciddi açmazlarından birisi ‘açık vermeden büyüyememektir.’ Türkiye, 2000’lere kadar bütçe açığını artırarak, 2000’lerden itibaren de cari açığı artırarak yüksek büyüme oranlarını yakalamış görünüyor. Açıkların birlikte azaldığı dönemlerde Türkiye ekonomisinin büyüme oranı da hızla geriliyor.
Cari Açık Artışı Sürdürülemeyeceği İçin Yüksek Büyüme de Sürdürülemeyecek
Türkiye benzer bir durumu yakın geçmişte iki kez daha yaşadı. 2004 – 2006 ve 2010 – 2011 yıllarında Türkiye artan cari açığa eşlik eden yüksek büyüme dönemleri yaşadı. 2004 – 2006 yıllarındaki artan cari açık AB ile tam üyelik müzakerelerine denk geldiği için yüksek doğrudan yabancı sermaye girişiyle finanse edildiği için o dönemde fazlaca sorun yaratmadı. Buna karşılık 2010 – 2011 yıllarında hızla yükselen cari açık büyük ölçüde sıcak parayla finanse edildiği için Türkiye 2013 yılında kırılgan beşli olarak adlandırılan gruba dahil edildi ve bir daha da o gruptan çıkamadı. Bu durumun sürdürülmesi mümkün olmadığı için Türkiye, ilerleyen yıllarda cari açığı indirecek önlemler almaya yöneldi, bu da büyümenin hızını düşürdü.
2018 yılı için Türkiye’nin önünde iki seçenek var: (1) Yüksek büyümeyi sürdürebilmek için cari açığı daha da artırmak. (2) Cari açığı denetim altına alabilmek için büyümenin düşmesine göz yummak. İlki ekonomik istikrar açısından tehlikeli bir yol. Geçmişte yaşanan gelişmeler bu yolun tercih edilmesi sonucu Türkiye’yi kırılgan beşli kategorisine sokmuştu. İkinci yol ise bir tür ‘dur kalk politikası’ yarattığı ayrı sorunları olan bir yol. Ama en azından ekonomik istikrar açısından çok daha az tehlikeli.