Türkiye ekonomisi son 4 yıldır potansiyel büyümesinin altında büyüyor.
Türkiye ekonomisinin büyümesinde etkili olan iki faktör var: (1) Kamu harcamalarının artması. (2) Cari açığın artması. İlki kamu kesiminden özel kesime ve hane halklarına harcama gücü aktarılmasını, ikincisi de özel kesimin daha fazla üretim yapmasını sağlıyor. Türkiye ekonomisi, 2000’lere kadar ilk yöntemle yüksek bütçe açıkları vererek özel kesime ve hane halklarına para aktararak büyümüştü. O dönemde artan kamu harcamaları vergi artışı yerine borçlanma artışıyla sağlandığı için enflasyon da yükselmişti. 2000’ler sonrasında yöntem değişikliğine giden Türkiye, bu kez cari açığın büyümesine dayalı bir üretim içine girdi. Özel kesim dışarıdan finansman bularak üretim yaptı ve dış talep canlı olduğu sürece de bu durum büyümeye olumlu katkı yaptı. Ne var ki küresel kriz sonrasında cari açığın taşınamaz boyuta gelmesine ek olarak Türkiye’nin asıl ihracat pazarı olan Avrupa’nın krize girmesi sonucu dış talebin düşmesiyle birlikte bu model de durakladı.
Avrupa’nın söz konusu talep yetersizliğini aşacak bir büyümeye geri dönmesinin uzun bir zaman alacağı tahmin ediliyor. Bu durumda Türkiye açısından, büyümeyi yeniden potansiyel büyüme düzeyine yükseltebilmek için kamu harcamalarını artırarak iç talebi ve dolayısıyla ekonomiyi canlandırmaktan başka seçenek kalmıyor. Ne var ki böyle bir durumda bütçe açığının yükselmesi ve enflasyonun artması söz konusu olacak. Bunu önlemenin yolu bir yandan ekonomiyi canlandırmak için kamu harcamalarını artırırken bir yandan da aynı miktarda vergi gelirlerini artırmaktan yani denk bütçe çarpanını kullanmaktan geçiyor.
Türkiye’de marjinal tüketim eğilimini (mpc), GSYH içindeki tüketim harcamalarını esas alarak 0,7 kabul edebiliriz. Bu durumda marjinal tasarruf eğilimi (mps) de kendiliğinden 0,3 olarak çıkar. Buna göre Türkiye’de kamu harcamaları çarpanı ve vergi çarpanı şöyle hesaplanır:
Kamu harcamaları çarpanı = 1 / 1 – mpc = 1 / 1 – 0,7 = 1 / 0,3 = 3,3
Vergi çarpanı = – (kamu harcamaları çarpanı – 1) = – (3,3 – 1) = – (3,3 – 1,3) = – 2,3
Emeklilere ve kamu çalışanlarına bir defaya mahsus olmak üzere 1.000’er TL ikramiye verildiğini düşünelim. Emeklilerin ve kamu çalışanlarının toplam sayısı kabaca 12 milyon kişi olduğuna göre bu ödemenin tutarı 12 milyar TL eder. Aynı gün üst gelir gruplarına da bir yıla özgü olarak 12 milyar TL tutarında ek vergi getirildiğini varsayalım (gelir ve kurumlar vergisi oranlarında 12 milyar TL’lik gelir artışı sağlayacak düzenlemelere gidildiğini düşünelim.)
Bu durumda: kamu harcamalarının 12 milyar TL artırılmasının kamu harcamalarını çarpan etkisiyle artırması sonucu harcamalardaki artış (12 milyar TL x 3,3 =) 39,6 milyar TL’ye ulaşır. Vergi gelirlerinde yapılan 12 milyar TL’lik artış da GSYH’yı [- (12 milyar TL x 2,3=)] 27,6 milyar TL azaltır. Bu ikisinin etkilerini netleştirirsek;
GSYH artışı = Kamu harcamaları artışının artırıcı etkisi – Vergilerdeki artışın azaltıcı etkisi = 39,6 – 27,6 = 12 milyar TL olur.
Bu artışlar öncesinde 2015 yılı GSYH’sının 1.950 milyar TL, bütçe gelirlerinin 452, bütçe giderlerinin de 473 milyar TL olduğunu düşünelim (Orta Vadeli Mali Planda 2015 yılı için öngörülen miktarlar.) Buna göre bütçe açığı 21 milyar TL olarak ortaya çıkmaktadır. Şimdi kamu harcamalarının da vergilerin de 12’şer milyar TL artırıldığını varsayalım. Bu durumda GSYH’daki net artış 12 milyar TL olacağı için GSYH işlem sonucunda (1.950 + 12 =) 1.962 milyar TL’ye yükselmiş olur. Bütçe gelirleri (452 + 12 = ) 464 milyar TL’ye, bütçe giderleri de (473 + 12 =) 485 milyar TL’ye yükselmiş ve bütçe açığı (485 – 464 =) 21 milyar TL olarak değişmeden kalmış olur.
Özetle söylemek gerekirse kamu harcamalarının ve vergi gelirlerinin aynı miktarda artırılması sonucu GSYH; kamu harcamalarındaki artış kadar artarken bütçe açığında bir değişiklik olmaz.
Bütçe açığının değişmeden kalması ve kamu harcaması kadar üst gelir gruplarından vergi alınması sonucunda iki olumlu etki daha ortaya çıkar: (1) Enflasyonist baskı oluşmaz, (2) Gelir dağılımında düzelme olur. Sonuçta ekonomi politikasında pek görülmeyen bir şekilde iki taşla (kamu harcamalarının ve vergilerin artırılması) dört kuş (GSYH artışı, bütçe açığının değişmemesi, enflasyona etki yapılmaması ve gelir dağılımında düzelme sağlanması) vurulmuş olur.
Not 1: Türkiye’nin ithalatındaki ağırlığın üretimde kullanılan hammadde, ara malı ve sermaye malı olduğunu dikkate alarak ithalâta dönük sızıntıların sınırlı kalacağını düşündüğüm için ithalât sızıntılarını burada hesaba dâhil etmedim. Buna karşılık her tüketim harcaması aşamasında altın alımı gibi parayı ekonomi dışına çıkaracak bir takım sızıntıların harcamaların etkisini azaltacağını dikkate almak gerekiyor. Eğer konuya böyle bakarsak kamu harcamalarının etkisinin daha sınırlı kalacağını düşünebiliriz. Öte yandan vergi oranlarında ortaya çıkacak artışların vergi kaçaklarını artırması ve dolayısıyla umulduğu kadar vergi artışı sağlamaması da mümkündür. Bu konularda daha derin araştırmalar yapıldıktan sonra denk bütçe çarpanının, Türkiye’nin içinde bulunduğu ‘potansiyeli kadar büyüyememe sorunundan’ kurtulmasına yardımcı olabileceği kanısını taşıyorum.
Not 2: İngilizcesi multiplier olan sözcük için Türkçe’de iki ayrı karşılık kullanılıyor: ‘Çarpan’ ve ‘çoğaltan.’ Ben burada çarpan karşılığını kullanmayı tercih ettim. Çünkü söz konusu mekanizma, vergiye uygulandığında çoğaltıcı değil azaltıcı etki yapıyor. Bu durumda vergi çoğaltanı değil vergi azaltanı demek gerekiyor ki bu da alışılmış ekonomi jargonuna uygun değil. Onun yerine hepsine çarpan demeyi tercih ettim.
Ek: Çarpan Analizi (Teorik Çerçeve)
Kamu Giderlerinin Çarpan Etkisi
Kamu giderlerinde meydana gelecek artışın, bu giderlerin yöneleceği kişi ve kurumların gelirini ve dolayısıyla giderlerini bir döngü halinde misliyle artıracağını ve bu artışların GSYH’da yaratacağı artışı ortaya koyan bir yaklaşımdır. İlk kez Richard Kahn tarafından ortaya atılmıştır.
Kamu kesiminin yeni bir hizmet binasını 1 milyon TL tahmini bedelle yaptırmaya başladığını, bu inşaatın 24 ay süreceğini ve müteahhide başlangıçta 200.000 TL avans verildiğini ve her ay 34.782 TL ödeme yapılacağını düşünelim. Müteahhide yapılan her ödemeyle kamu giderleri yükseleceği için GSYH de artacaktır (ilk etki.) Kamu kesiminin müteahhide yapacağı ödemelerin büyük bölümü müteahhit tarafından malzeme alımına, mühendis ve işçi ücretlerine harcanacaktır. Bu ödemeler bu paraları alanların gelirini ve dolayısıyla tasarruf, tüketim ve yatırım harcamalarını artıracaktır. Harcamalarda yaşanan bu artış bu kez de tüketim harcamalarının ve yatırım harcamalarının artmasına yol açacaktır (ikincil etki.) Bu kişi ve kurumların yaptıkları harcamalar da başkalarının eline gelir olarak geçecek bu kez onlar da tasarruflarını, tüketim ve yatırım harcamalarını artıracaktır (üçüncül etki.) Bu böylece devam ederek GSYH’nin sürekli artmasına yol açacaktır. Kamu harcamalarında ortaya çıkacak artışların GSYH üzerinde yaratacağı bu ek artışlara kamu harcamalarının çarpan etkisi deniyor. Kamu harcamasının GSYH üzerinde kaç misli artış sağlayacağı toplumda geçerli marjinal tüketim eğilimi ve marjinal tasarruf eğilimine göre belirlenir.
Marjinal tüketim eğilimi (mpc), tüketicinin gelirinde oluşan artışın tüketim harcamalarını ne kadar artıracağını gösteren bir orandır. Eğer tüketiciler ellerine geçen her 100 TL’nin 80 TL’sini tüketim harcamalarına, 20 TL’sini de tasarrufa ayırıyorsa o zaman bu toplumda marjinal tüketim eğilimi (mpc) 0,8, marjinal tasarruf eğilimi (mps) ise 0,2 demektir.
GSYH denklemini harcamalar yönünden yazalım:
Y = C + I + G + (X – M)
Bu denklemde Y GSYH’yi, C tüketim harcamalarını, G kamu harcamalarını, X ihracatı, M de ithalatı gösteriyor.
Buna göre kamu harcamalarında (G) ortaya çıkan artışın, bu artışı gelir olarak ele geçiren tüketicilerin tüketim harcamalarını (C) ve ikisinin birden Y’yi artırması söz konusu olacaktır (eşitlik gereği denklemin bir tarafı artmışsa aynı miktarda öteki tarafının da artması gerekir.)
Kamu harcamalarında ortaya çıkan 1 birimlik artışın GSYH’yı artırma katsayısı ya da kısaca kamu harcamalarının çarpan katsayısı (Mgs) marjinal tasarruf oranının (mps) yarattığı 0,2’lik sızıntı dışında kalan oran (mpc – mps) kadar olacaktır.
Kamu harcamalarının çarpan katsayısı = 1 / 1-mpc = 1 / 1 – 0,8 = 5
Yani bu toplumda kamu harcamalarında görülen 1 birimlik artış GSYH’yı 5 birim artıracak demektir.
Hükümetin kamu harcamalarını 50 milyar TL artırdığını düşünelim. Bu durumda kamu harcamalarının GSYH üzerindeki artırıcı etkisi şöyle hesaplanacaktır:
Kamu harcamalarının GSYH üzerindeki artırıcı etkisi = Kamu harcamalarının artan miktarı x Mgs
Kamu harcamalarının GSYH üzerindeki artırıcı etkisi = 50 x 5 = 250 milyar TL.
Yani kamu harcamalarındaki 50 milyar TL’lik artış GSYH’yı 250 milyar TL artırmış olacaktır.
Vergi Çarpanı
Tıpkı kamu harcamalarındaki artışın yarattığı çarpan etkisi gibi vergilerde ortaya çıkacak bir indirim toplam tüketim ve yatırım harcamalarını artıracak ve dolayısıyla GSYH’de artışa yol açacaktır. Tersine vergilerde ortaya çıkacak bir artış ise toplam tüketim ve yatırım harcamalarını düşürecek ve eğer vergi artışından sağlanacak ek gelirler ile kamu harcamaları artırılmazsa GSYH’de düşüş meydana gelecektir.
Ekonominin resesyona doğru gittiğini ve hükümetin gelir vergisinde yüzde 10 oranında indirim yaparak ekonomiyi canlandırmayı planladığını düşünelim. Bu durumda kişilerin ellerine geçen gelir yüzde 10 oranında artacak demektir. Vergi sonrası yıllık geliri 50.000 TL olan bir kişinin bu indirim sonrası eline geçen paranın 55.000 TL’ye yükseldiğini varsayalım. Geliri 50.000 TL iken (50.000 x 0,8 =) 40.000 TL’lik tüketim harcaması yapan ve 10.000 TL tasarruf eden bu kişi, vergi indirimi sonrası geliri 55.000 TL’ye yükselince 44.000 TL’lik tüketim harcaması ve 11.000 TL’lik tasarruf yapmaya başlayacak demektir.
Ekonominin enflasyon sorunu yaşadığını ve bununla mücadele etmek isteyen devletin gelir vergisi oranını yüzde 10 artırdığını düşünelim. Bu durumda kişilerin ellerine geçen gelir yüzde 10 oranında azalacak demektir. Vergi sonrası yıllık geliri 50.000 TL olan bir kişinin bu artış sonrası eline geçen paranın 45.000 TL’ye düştüğünü varsayalım. Geliri 50.000 TL iken (50.000 x 0,8 =) 40.000 TL’lik tüketim harcaması yapan ve 10.000 TL tasarruf eden bu kişi, vergi artışı sonrası geliri 45.000 TL’ye düşünce 36.000 TL’lik tüketim harcaması ve 9.000 TL’lik tasarruf yapmaya başlayacak demektir.
Vergi çarpanı şöyle bir formülle hesaplanır:
Mt = – (Kamu harcamaları çarpanı – 1)
Mt = – 4
Buna göre yukarıdaki örneklerden resesyonda uygulanacak örneğin toplam 50 milyar TL’lik bir vergi indiriminin etkisi şu denklemle hesaplanabilir:
Vergi indiriminin GSYH etkisi = – Vergilerde indirim miktarı x – Mt
Vergi indiriminin GSYH etkisi = – 50 x – 4 = 200 milyar TL.
Buna göre vergi oranlarında örneğin 50 milyar TL’lik bir indirim yapılması halinde toplam harcamalar ve dolayısıyla GSYH 200 milyar TL artmış olacaktır.
Enflasyonist bir ortamda yapılacak 50 milyar TL’lik bir vergi artışının etkisi de şu denklemle hesaplanabilir:
Vergi artışının GSYH etkisi = Vergilerde artış miktarı x – Mt
Vergi artışının GSYH etkisi = 50 x – 4 = – 200 milyar TL
Buna göre vergi oranlarında örneğin 50 milyar TL’lik bir artış yapılması halinde toplam harcamalar ve dolayısıyla GSYH 200 milyar TL azalmış olacaktır.
Denk Bütçe Çarpanı
Hükümet, kamu harcamalarını ve vergileri aynı miktarda artırırsa GSYH, kamu harcamalarındaki artışa eşit miktarda artar. Denk bütçe çarpanı, ilk kez Trygve Magnus Haavelmo tarafından ortaya atıldığı için Haavelmo teoremi diye de biliniyor.
Diyelim ki hükümet, kamu harcamalarını 50 milyar TL ve vergileri de 50 milyar TL artırmış olsun. Önce 50 milyar TL artırılan kamu harcamalarının GSYH’yı artırıcı etkisini hesaplayalım. Bunu yapmak için artırılan miktarı kamu harcamaları çarpan katsayısıyla (yukarıda 5 olarak hesaplamıştık) çarpmamız gerekir:
Kamu harcamalarının GSYH artırma etkisi = 50 x 5 = 250
Şimdi de 50 milyar TL artırılan vergi gelirlerinin GSYH’yı azaltıcı etkisini hesaplayalım. Bunu yapmak için artırılan vergi miktarını vergi çarpanıyla (yukarıda – 4 olarak hesaplamıştık) çarpmamız gerekir:
Vergi artışının GSYH azaltma etkisi = 50 x – 4 = – 200
Bu ikisinin bir araya getirirsek GSYH artışının net olarak ne kadar olabileceğini görürüz:
GSYH artışı = 250 – 200 = 50 = Kamu harcaması artışı
Görüldüğü gibi hem kamu harcamaları hem de vergiler aynı miktarda artırıldığında GSYH artışı, kamu harcamaları artışına eşit olmaktadır.
Öte yandan bu artışlar bütçe dengesini değiştirmemektedir. Bu artışlar öncesinde ülkenin bütçe giderlerinin 425 milyar TL, bütçe gelirlerinin 400 milyar TL ve bütçe açığının da 25 milyar TL olduğunu düşünelim. Kamu harcamalarının 50 milyar TL artması sonucu bütçe giderleri (425 + 50 =) 475 milyar TL’ye, vergilerin 50 milyar TL artması sonucu da bütçe gelirleri (400 + 50 =) 450 milyar TL’ye yükselecek, bütçe açığı ise (475 – 450 =) 25 milyar TL olarak değişmeden kalacaktır.