Mahfi Eğilmez – 20.08.2015
Devalüasyonu çoğu kez yanlış kullanıyoruz
Bir ülke parasının değeri iki şekilde düşer: Eğer paranın iç satın alma gücü düşüyorsa enflasyon, dış satın alma gücü düşüyorsa dış değer kaybı söz konusudur.
Sabit kur rejiminde ülke parası yabancı paralar karşısında belirli bir değer olarak belirlenir ve bu değer ilan edilir. Örneğin 1 USD = 1,5 TL olarak bir kur belirlenir ve açıklanır. Bu kurun değişmesi artık ancak hükümetin veya yetkilendirdiği takdirde Merkez Bankasının kararıyla olur. Yetkili makam, bu kurun artık sürdürülemeyeceğini görüyorsa o zaman paranın dış değerini düşürme kararı alır ve yeni bir kur belirler (örneğin 1 USD = 1,75 TL gibi.)
Devalüasyon, sabit kur rejiminde, bir ekonominin, kendi parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin, yetkili makamlarca (hükümet ya da Merkez Bankası) alınan bir kararla düşürülmesi eylemine verilen addır. Devalüasyon, genellikle cari dengesi açık veren ve döviz dengesi bozulan ekonomiler tarafından uygulamaya konulur. Bununla birlikte cari açık vermese de ihracatı düşen ya da ithalatı artan ekonomiler de zaman zaman devalüasyona başvurabilir. Demek ki devalüasyondan söz edebilmemiz için: (1) Eylemi yapan ekonominin sabit kur rejimi içinde olması gereklidir. (2) Bu eylemle ilgili yetkili bir merci tarafından alınıp uygulamaya konulacak bir karar gereklidir. (3) Ekonominin döviz dengesinde bir bozulma olması veya olma yolunda gelişmeler görülmesi gereklidir.
Dalgalı kur rejiminde ise paranın dış değeri piyasada belirlenir. Her gün ülke parasına ve yabancı paralara karşı oluşan talebe göre paranın değeri iner veya çıkar. Bu şekilde ortaya çıkan düşüşlere devalüasyon değil dış değer kaybı denir (İngilizcesi depreciaton of currency.) Yani burada devalüasyondan farklı olarak herhangi bir makamın paranın değeriyle ilgili bir karar almasına gerek yoktur. Her şey kendiliğinden piyasada oluşur.
Uzun süre sabit kur rejiminde yaşamış bir ülkenin çocukları olduğumuz için önceki kuşaklardan devren aldığımız ağız alışkanlığıyla paranın değer kaybına o ekonominin hangi kur rejiminde olduğuna bakmaksızın kestirmeden giderek devalüasyon damgasını basıveriyoruz. Oysa örneğin Doların, Euro’nun, Pound’un, Yen’in, TL’nin değer kayıpları devalüasyon olarak adlandırılamaz. Buna karşılık parasını esnek sabitleme denilen bir yöntemle (bir bant içinde dalgalanmaya terk ederek) bir çeşit sabit kur uygulayan Çin’de Merkez Bankası’nın aldığı kararla Yuan’a yüzde 2,5 dolayında değer kaybettirmesinin adı devalüasyondur.
Mevduat munzam karşılığı diye bir şey kalmadı
Umumi disponibilite; bankaların topladıkları mevduat karşılığında kasalarında bulundurmaları gereken miktarı ifade eder. Fransızcadan geçmiş bulunan disponibilite sözcüğünün anlamı ‘kullanılabilir, uygun’ demektir. 2005 yılına kadar devam eden uygulama çerçevesinde bankalar, kendilerinden para çekmek isteyen müşterilere gerekli ödemeyi kolaylıkla yapabilmek için topladıkları mevduatın TCMB tarafından belirlenen oranını kasalarında disponibilite olarak tutmak zorundaydılar.
TCMB, bankaların kendi kasalarında tutmak zorunda oldukları umumi disponibiliteye ek olarak da kendisine ayrıca bir karşılık yatırmaları zorunluluğu getirmişti. Buna da ‘munzam karşılık’ adı verilmişti (mevduat munzam karşılığı olarak anılsa da sadece mevduatla değil kaynaklarla ilgiliydi.) Munzam Arapça bir sözcük olup ek, ilave anlamına geliyor. Umumi disponibiliteye ek olarak bulundurulması gereken bir karşılık olduğu için bu ad verilmişti.
Umumi disponibilite ve munzam karşılık uygulaması 2005 yılında kaldırıldı ve bankalar mevduat ve diğer kaynakları için TCMB’nda, onun belirleyeceği oranlarda karşılık bulundurma yükümlülüğüne tabi kılındı. Buna ‘zorunlu karşılıklar’ adı verildi.
Özetle söylememiz gerekirse bugünkü uygulamada umumi disponibilite de munzam karşılıklar da bulunmamaktadır. Bugünkü uygulamada sadece zorunlu karşılıklar söz konusudur.
O halde niçin hala konuşmalarda Merkez Bankası munzam karşılıkları artırdı veya azalttı gibi ifadeler kullanılıyor? Bu yanlış kullanımın tümüyle geçmişten gelen bir ağız alışkanlığı olduğunu düşünüyorum. Üstelik yanlışlık tuhaf bir duruma yol açıyor. Bir şeyin munzamı olması için o şeyin bir de aslı olması gerekiyor. Yani munzam karşılık dediğimizde sanki bir zorunlu karşılık varmış da ona ek olarak alınan ayrı bir karşılık daha varmış gibi bir durum ortaya çıkıyor. Beni en çok şaşırtan şeylerden birisi 2005 yılından sonra görev almış olan finans veya piyasa uzmanlarının da munzam karşılık veya mevduat munzam karşılığı ifadesini kullanıyor olmaları. Yaşamlarında bu uygulamayı hiç görmemiş, tanımamış olan kişiler bile büyüklerinden duydukları bu ifadeyi devam ettiriyorlar. Bu, TL’den 6 sıfır atılmış olmasına karşın hala birçok kişinin bin TL’ye milyar TL demesi gibi bir şey.
Bir kez daha söyleyeyim: Mevduat munzam karşılığı diye bir şey yoktur, bu deyimin kullanılması yanlıştır. Doğrusu ‘zorunlu karşılıklar’dır.