Borsa Son 6 Yıldır Bir Ekim Klasiği Olarak Yine Pozitif Kapanış Yapabilecek mi?
2012 yılının Ekim ayı kapanışından bu yana her Ekim ayının pozitif kapanış gerçekleştirdiği endekste bu sene aynı performans gerçekleşmeyebilir. Bahsettiğimiz 2012 yılından itibaren geçen 6 yıl içerisinde oluşan ekonomik konjonktüre göre daha farklı bir ekonomik görünüm içerisinde Ekim ayına başlangıç yaptık. Kurda meydana gelen şok yükselişlerin akabinde tüketici ve üretici enflasyon sonuçlarındaki ciddi yükselişler ve bunun sonucu olarak yaşanan ciddi maliyet artışları, PMI verilerinden yakından anlayabildiğimiz üretim aktivitesindeki daralma, şirketlerin yaşanan bu gelişmelerden kaynaklı olarak borçlarını ödeme konusunda yaşamaya başladığı zorluklar reel ekonomi tarafında bu yılın Ekim ayına da zorlu bir başlangıç yapılmasına neden olmuş durumda. Reel sektör yanında finans sektöründe bankaların artan risk algısı nedeniyle kredi kaynaklarına ulaşmada yaşadığı zorluklar, kredi tahsilatlarına yaşadığı gecikmeler ve kredi derecelendirme kuruluşlarının bankaların ve hatta ülkemizin kredi notlarını düşürmeye devam etmesi de Ekim ayı itibariyle bize bu yılın önceki aylarından devralınan sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte önceki yılların Ekim aylarında FED’in genişlemeci para politikasına karşılık bu yıl Ekim ayı aynı FED’in parasal sıkılaştırma sürecinin hız kazandığı döneme denk geliyor. Son ABD verilerinden de anlaşılabildiği üzere FED’in faiz artırımlarına 2019’da da devam etmemesi için bir sebep görünmüyor. Zira ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki %3.2’ye sıçramadan da bunu anlayabiliyoruz ki bu durum küresel anlamda hisse senetlerine baskıyı artırabilecek bir diğer gelişme olarak göze çarpıyor. Ayrıca küresel olarak baktığımızda özellikle gelişmekte olan ülke borsaları üzerinde zaman zaman önemli düşüşlere neden olan ticaret savaşlarında yaşanan gelişmeleri de hesaba katmak gerekiyor. Eylül ayında enflasyonun beklentilerin ötesinde yükselmesi ardından özellikle %46’ya varan ÜFE’den geçişgenlik etkisi, beklentilerin bozulması ve geriye yönelik fiyatlama davranışlarının etkisiyle Ekim ayında da enflasyondaki yükseliş sürecinin devam edeceğini düşünüyoruz. Bu açılardan değerlendirdiğimizde bu yıl Ekim ayı risk iştahı açısından şimdilik önemli bir done sunmuyor. Yeni ekonomik programa ilişkin beklentileri artık fiyatlandığı için Ekim ayında buradan bir olumlu katkının gelmeyeceğini düşünüyoruz.
Dolar Bazlı BİST100 Endeksi
Yılsonuna Kadar Borsa’yı Ne Gibi Gelişmeler Etkileyecek?
Yılsonuna kadar BIST endekslerini etkileyecek gelişmelerin başında yurtiçindeki ekonomik gelişmeler gösterilebilir. Özellikle tüketici ve üretici enflasyonunda devam eden sert yükselişin Ekim ayında da etkisini sürdürmesi bekleniyor. Bu görüntüyle yavaşlamaya devam edecek olan ekonomi Borsa İstanbul hisselerinin operasyonel faaliyetleri üzerinde etkili olacaktır. Zira buna dair gelişmeleri özellikle otomotiv, inşaat, beyaz eşya gibi sektörlerdeki daralmadan da görebiliyoruz. Bunun dışında ABD ile olan ilişkilerdeki gelişmeler de yılsonuna kadar etkisini sürdürecek gibi görünüyor. Bu gelişmelerin başında rahip Brunson davası ön plana çıkıyor. 12 Ekim’deki davadan çıkacak sonuç da piyasalara etki edecektir. Ayrıca 4 Kasım’da ABD’nin yürürlüğe koyacağı İran yaptırımlarına uyup uymayacağımız -ki halihazırdaki görüntüde uymayacağız görünüyor- ABD ile olan ilişkileri yeniden gergin hale büründürebilir ve Borsa İstanbul üzerinde satış baskısını artırabilir. İran’a yönelik uygulanacak ambargo ile azalacak petrol arz kaybı diğer OPEC veya OPEC üyesi olmayan ülkelerden karşılanamazsa bu durum enerji maliyetlerinin artmasına yol açarak şirketlerin finansal performanslarına ve dolayısıyla hisse performanslarına olumsuz yansıyabilir. Bunun dışında ticaret savaşlarında Meksika ve Kanada ile gerçekleşen anlaşma ve ABD’nin Avrupa Bölgesi’ne sıcak bakması gibi gelişmeler yaşanmıştı. Çin ile devam eden karşılıklı gümrük vergisi hamleleri özellikle Çin ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler yaratacak görünüyor. Bunun belirtilerini ise PMI verilerinden geçtiğimiz günlerde aldık. Ticaret savaşlarının yılın geri kalanında Çin ile artarak devam etmesi Çin ekonomik verileri üzerinde daha fazla bozulmaya işaret edecek olursa bu durum global büyüme endişelerinde artış yaratarak bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülke borsaları üzerinde baskıyı artırabilir. Kısacası Borsa İstanbul’da anlamlı bir yükselişi sırtlayacak iyi bir hikayeye ihtiyacımız var. Bu hikayeyi oluşturabilecek en somut hamleler ise Yeni Ekonomik Program (YEP) ve ABD ile ilişkilerin düzelmesi. YEP’e dair yılın geri kalanında atılacak adımlar yabancı yatırımcı nezdinde güveni artırabilir. Ayrıca olası ticaret savaşlarındaki artış ile FED’in bizce düşük ihtimal de olsa faiz artırımlarına ara vermesi sermayenin gelişmekte olan ülkelere doğru akışına hız verebilir.
Türkiye 5 Yıllık CDS Kredi Risk Swapı
Faizlerdeki Yüksek Seyrin Piyasaya Ne Gibi Etkileri Oluyor?
Faizlerdeki yüksek seyir öncelikle bankaları bankaların marjları üzerinde TCMB’nin faiz artırım kararı sonrası kredi maliyetlerindeki artış bir yana ABD FED’İn faiz artırımlarına devam etmesiyle ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yükselişinin yarattığı etki de kredi maliyetlerini artıran bir başka gelişme olarak göze çarpıyor. Bankaların bu yükselen kredi maliyetleri tüketici ve konut kredisi faizlerinde yükselişlere neden olurken diğer yandan yurtdışından sağlanan kredilerin maliyetlerinin yükselmesi mevduat faizlerinin de yükselmesine yol açıyor. Faiz oranlarındaki yüksek seviyeler ayrıca kredi kartı faizlerinde de yükselişe yol açarak özellikle dar gelirli kesimi üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Son zamanlarda %35’lerin üzerine kadar yükselen ve reel sektörün tercih ettiği rotatif kredilere ulaşım imkanı da bu nedenle kısıtlanıyor ve firmaların üretim aktivitelerini etkiliyor. Sonuç olarak kredi faizlerinin yüksek olması ve artma eğilimi göstermesi ticari faaliyetlerin ve tüketimin yavaşlamasındaki en önemli etken. Bunu otomotiv ve inşaat sektöründeki yavaşlamadan da görebiliyoruz.
ABD 10 Yıllık Tahvil Faizi
Yılbaşından İtibaren Yaklaşık %40 değer Kaybı Yaşayan Bankacılık Endeksinde Toparlanma Söz Konusu Olabilir mi?
Bankacılık endeksi bu yıl 2011 yılından bu yana en sert düşüşünü yaşıyor. Geçtiğimiz 10 yılın F/K oranlarına bakıldığında ise 2008’deki ABD büyük finansal krizindeki seviyelerin bile altında olduğu ve Dolar bazında 2 cent in altında işlem gördüğü izleniyor. Yılbaşından bu yana ABD ile yaşanan ilişkilerdeki bozulma, Suriye’deki askeri operasyonlar, S-400 füzelerinin alımı ve rahip Brunson ile ilgili ABD ile yaşanan gerginlik, geçirdiğimiz seçim süreci ve FED’in faiz artırım sürecinin devam etmesi ülkemize dair risk algısını artırırken en büyük darbeyi yabancı yatırımcıların yoğun olduğu banka hisseleri aldı. Tüm bu süreç içerisinde artan risk primimiz, kurdaki sert yükseliş hareketi, kredi derecelendirme kuruluşlarının banka notlarını düşürmesi yabancı algısının bozulmasına neden olarak banka hisselerindeki satış baskısını yoğunlaştırarak hisselerin tarihi düşük seviyelere gelmesine neden oldu. Esasen baktığımızda ilk altı aylık periyotta bankaların finansal sonuçları oldukça başarılı geldi. Özellikle yükselen enflasyon ortamında bankaların bünyelerindeki TÜFE endeksli kağıtlarla enflasyon ve faiz artışının yarattığı olumsuzluğu, menkul kıymet getirisi ile daha iyi kompanse edebildikleri gözlendi. Fakat en son Merkez Bankası’nın repo faizinde yapmış olduğu 625 baz puanlık artırım bankaların kar marjları üzerinde sonraki çeyrek dönemlerde de baskılayıcı bir etkiye sahip olabilir. Özellikle kredi faizlerindeki artış çerçevesinde, bankaların kredi büyümeleri yavaşlamaya devam edebilir. Fonlama faizlerindeki artış genel bankacılık sektörü açısından olumsuz olacaktır. Tüm bunlara rağmen bahsettiğimiz siyasi-jeopolitik risklerdeki olası azalışlar ve YEP ile ortaya çıkan bankaların sorunlu kredilerine yönelik yapılacak çalışmalarla bankaların kötü varlıklarından kurtulabilme olasılığının ortaya çıkması son 10 yılın en cazip değerleme oranlarına ve tarihi düşük seviyelere gelen bankacılık hisselerinde bu etkiyle diğer sektörlere oranla hızlı bir toparlanma oluşturması da mümkün görünüyor.
Bankacılık Endeksi Fiyat ve Fiyat/Kazanç Oranı Grafiği
Kur Volatilitesindeki Seyir Borsayı Nasıl Etkileyecek?
Kur hareketi ile borsanın hareket yönü arasındaki korelasyonun zaman zaman bozulduğu gözlense de genel olarak kurdaki volatilitenin düştüğü zamanlarda borsada da toparlanma meydana gelebiliyor. 10 Ağustos’ta kurda volatilitenin en yüksek seviyeye çıktığı zamanda %16 yükseliş yaşanırken endekste sadece %2.3 düşüş yaşanmıştı. Fakat Eylül ayına baktığımızda kurdaki volatilite 60 seviyelerinden 20’li seviyelere doğru gerilerken düşüş %7.5, buna karşılık endeksteki yükseliş de %7.8 olarak gerçekleşti. Bu açıdan kurun yönü açısından hem yurtiçi hem de global anlamdaki risk algısının ne şekilde yön bulacağı önemli olacak. Yurtiçi gelişmeler arasında ABD ile yaşadığımız Brunson davası başta olmak üzere, 4 Kasım’da devreye girecek İran yaptırımları, ekonomik görünümdeki bozulma ve bu konuda yeni ekonomik planda ortaya konan mali politika adımları etkili olacak. Yurtdışı tarafında ise ABD’den gelen ekonomik verilerin desteklemesiyle tahvil faizlerindeki yükseliş ve FED faiz artırımlarının sürüyor olması da Dolar’daki güçlenmeyi sürdürecek bir diğer önemli gelişme olacak. Yurtiçinde ekonomik-siyasi-jeopolitik ve diplomatik güveni sağlayacak adımlar ne kadar kararlılıkla atılırsa Türk Lirası üzerindeki aşağı yönlü baskı o denli düşük olacaktır diye düşünüyoruz. Kurdaki volatilitedeki olası düşüş karşısında bahsedilen gelişmelerle birlikte risk iştahındaki olası artışların borsa tarafına olumlu yansıyabileceğini söyleyebiliriz.
USDTRY 1 Aylık oynaklık