Geçtiğimiz yıl, yüksek enflasyon ve reel getiri konusunda görece(konut ve otomobil büyük ölçüde alternatif oluştursa da borsanın daha likit olması) alternatifsizlik Borsa İstanbul’a rekorlar kırdırdı hatta halka arzların yükselen cazibesiyle çok sayıda yeni yatırımcıyı da bünyesine katmış oldu. Bu seneyi ise seçimlerden öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırdığımızda karşımıza bariz bir hikaye farkı çıkar ki o da yabancı yatırımcıyı beklemek olarak adlandırılabilir.
Kasım ayı özelinde bakılacak olursa yurtdışında Fed’in faiz artışlarının sonuna gelindiği ve dahi 2024’te indirimlere başlayacağı yönündeki piyasa algısının küresel risk iştahında bir şölen havası estirmesine karşın bizim borsamızda etkisini hissettirmediği, MSCI Türkiye endeksinde gelişmekte olan piyasalara görece zayıf ve sadece %4.2’lik bir getiri görmekteyiz.
İlk iki haftada yabancı yatırımcıların nette 93 milyon$ hisse, 158 milyon$ tahvil alışı gerçekleştirdiği de görülmektedir ki bu beklentinin oldukça altında bir tutar.
Bu veri, son dönemde ortaya çıkan gelişmelere karşın karmaşık bir sinyal vermekte; şöyle ki 5 yıllık CDS puanımız 3 yılın ardından 350’nin altına gerilemiş durumda ve biliyoruz ki CDS’ler ile yabancı takas oranı arasında ters korelasyon bulunmaktadır. Yani risk primimiz düştüğünde yabancı girişinin artması beklenir. Diğer taraftan yabancı yatırım bankalarının son dönemde bana göre normalleşerek getirisi artan 2 yıllık tahvillere ilgisinin arttığına yönelik görüşler var.
O halde borsadaki görece sakinliğin olası nedenlerini sıralarsam; jeopolitik riskler, yurtdışı swap kanalının kapalı oluşu, içerideki yargı krizi ve anayasa değişikliği gündemi, enflasyon muhasebesine geçiş ve finans kurumlarının bunun şimdilik dışında yer alması, yerel seçimler ve ekonomik programa olası yansımaları… Jepolitik risklerin fiyatlaması Ekim ayında borsa üzerinde sınırlı negatif bir etki yarattı ancak savaşın yayılmayacağı algısı şu anda etkisini azaltmış olabilir.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!