“Belirsizlik, bilinen risk kavramından kökten farklı bir anlamda ele alınmalıdır ki, hiçbir zaman gerektiği gibi ayrılmamıştır. Görünüşe göre ölçülebilir bir belirsizlik veya uygun “risk” şimdiye kadar ölçülemez olandan farklı olarak, aslında hiçbir şekilde bir belirsizlik değildir.” Frank Hyneman Knight, Risk, Belirsizlik ve Kâr
Geçtiğimiz hafta küresel merkez bankalarının faiz kararları ile birlikte aynı zamanda ekonominin içinde bulunduğu manzaraya ışık tutacak bir kısım verileri de beraberinde okuduk.
Öncelikle Fed, ECB ve BoE özelinde üç küresel bankanın aldıkları faiz kararı ve açıklamalarına değinecek olursam; uyguladıkları sıkı para politikasının ortak nedeni enflasyon olsa da aldıkları ya da almaları olası kararların sonuçları bakımından bu üç küresel merkez bankasını aynı kefeye koymamak gerektiğini söyleyebilirim.
İçlerinde rezerv para doların sahibi olarak en rahat olanı elbette ki Fed. Aralık ayı enflasyonun da düşüş eğilimine girmiş olmasının da verdiği rahatlıkla uyguladığı politikalar güvercin algılanabiliyor. Bu durumun birincil nedeni faiz artış hızının yavaşlamış olması diğeri ise aralık ayı manşet enflasyonunda görülen düşüş eğilimi…
Ancak Fed Başkanı Powell’ın bu iyimserliği özellikle dış basın tarafında çok da hoş karşılanmıyor. Rahatsızlık duyulan iki konu var… Bunlardan ilki yavaşlaması beklenen istihdam piyasasının tersine adeta şahlanması, (1969’dan bu yana görülen en düşük işsizlik oranı yüzde 3,4) bir diğeri ise hem hisse hem de tahvil piyasalarının güvercin algısıyla pozitif seyre girmesi. Her ikisi de talep yönlü enflasyonist süreçler olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle gözlerimiz 14 Şubat’ta açıklanacak olan Ocak enflasyonuna çevrilmiş durumda.
BoE, yani İngiltere Merkez Bankası, faiz artışlarında beklenildiği gibi tam gaz sıkılaşmaya devam ediyor. İngiltere’de problemler ve hayat pahalılığı son zamanlarda yoğun grevleri de beraberinde getirmiş durumda. Ayrıca ülke ekonomisinin daralması da beklenti dahilinde…
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!