Bekleme Salonu

21 Ocak Perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faiz kararını açıklayacak. Kanaatimce, son iki toplantıda toplam 675 baz puan faiz artırımına giden Merkez Bankasının bu toplantıda faizleri sabit tutacaktır. Bu noktada faizleri sabit tutmak mı artırmak mı ya da azaltmak mı doğrudur? sorusunun cevabını vermeye çalışacağım.

Faiz son birkaç yıldır Türkiye adına önemli bir problem olmaya başladı. Bilindiği üzere, hükümet politikasında faize bakış olumlu değil. Faizin enflasyonun asıl sebebi olduğu konusunda ciddi kanaatleri var.

Faiz ekonomi politikalarında her zaman önemli bir belirleyici olmuştur. Bir ekonomi adına olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Faizler arttığında insanlar paralarını ülkelerinin parasına çevirerek yatırım yapmayı tercih ederler. Böylece ulusal para, yabancı paralar karşısında değer kazanır. Faizler enflasyon oranının bir kaç puan üzerinde olduğunda, satın alım güçlerini koruyabileceklerine ikna olan insanlar tasarrufa yönelir. Son para politikası toplantısında faizler yüzde 15 iken 200 baz puan arttırılmasının bir sebebi de bu idi. Zira TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına göre yıllık enflasyon oranı yüzde 14,60 oldu. Faizler arttığında, istihdamın azalması, işsizlik oranlarının yükselmesi beklenir. Sanayi ve ekonomi yavaşlar.

Bunun karşısında faizler azaldığında, kredi maliyetleri de azalacağı için hem yatırım hem tüketim artar. İnsanlar paralarını dövize çevirir ve ulusal para değer kaybeder. Sanayi ve ekonomi canlanır. Ekonomik büyüme başlar.

Bunlar faizin teorik olarak faydaları ve zararlarıdır. Türkiye ekonomisi adına durumun farklı olduğunu düşünüyorum. Son bir kaç yılda yaşanan döviz kuru ya da enflasyon artışlarının temelindeki asıl problem faiz değildir. Türkiye ekonomisi adına faiz artışı sadece bir bekleme salonudur. Bekleme salonları genelde bir görüşme veya randevu önesinde insanların ağırlandığı odadır. Bekleme salonlarında insanlar genelde sıkılırlar, yapacak pek bir şey yoktur. Fakat doğru pencereden bakıldığında bekleme salonları insanlar için birazdan yapılacak görüşme öncesinde son bir değerlendirme ve karar alma merkezi haline gelir.

Faizleri arttırmak ya da azaltmak asla kalıcı çözüm doğurmayacaktır. Son 2-3 yılda yakın tarihimizin en üst faiz seviyeleri olan yüzde 24’leri de en alt seviyeleri olan yüzde 6’ları da görmüş bir ekonomidir Türkiye ekonomisi. Sonuç ortadadır. Kalıcı bir çözüm adına faiz artışları yapılan dönemlerde tek kazancımız sorunları ötelemek ve bir bekleme salonu imkanına kavuşmaktı. Bu salonda yapılacak değerlendirme neticesinde doğru kararlar verip, kalıcı çözümler sunmalıydık. Son dönemlerde hep dile getirilen yapısal reformlara ekonomide her zamankinden fazla ihtiyaç vardır. Son yazımda ifade ettiğim hususu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu reformları belirleyebilmek ve hayata geçirebilmek için ilk önce TÜİK verilerinin sağlıklı ve gerçekçi olması gerekmektedir. Tartışmadan uzak, reel veriler ekonomik reformları belirlemede ve uygulamada yol gösterici olacaktır. Bana göre, bunu başardığımız gün faiz konuşmayı ve Merkez Bankası para politikası toplantısı ne zaman olacak sorusunu sormayı bırakacak, ekonomik büyüme ve refahın artması için doğru sorular sormaya başlayacağız.

İsmail CEBECİ
Bağımsız Denetçi Yardımcısı
E-mail: cbcisml@gmail.com