Yeni ekonomi politikasının önemli bir sac ayağının doğrudan ve portföy yatırımları olmak üzere ülkemize yabancı sermaye girişini hızlandırmak olduğunu geçtiğimiz yıldan bu yana gerçekleştirilen yatırımcı turlarından anlamaktayız. Hatta Bakan Şimşek, geçtiğimiz hafta Londra’da gerçekleştirdiği yatırımcı toplantısıyla bu temaslara bir yenisini eklemiş oldu.
Yaklaşık bir yıldır süren bu temasların başında hatırlanacak olursa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez turunda BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) ile yapılan 50,7 milyar dolarlık dev anlaşma dikkatleri çekmişti. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Bakan Şimşek tarafından yapılan açıklamada ise anlaşmanın nihayete vardığı ve yaklaşık 30 milyar dolarlık kısmının yeşil enerji dönüşüm yatırımı olarak geleceği beyan edilmişti. Zaman içerisinde Körfez ülkeleriyle güçlenen ilişkiler geçtiğimiz yıl S. Arabistan başta olmak üzere BAE ile dış ticaretimize bir miktar ivme kazandırdı ancak 50 milyar dolarlık yatırımla ilgili bir gelişme yaşanmamıştı. Ta ki bayramdan önce BAE Enerji Bakanı Suhail bin Mohamed Al Mazroui’nin “Türkiye’de sadece enerji tarafında değil, tarımda, ulaşımda, turizmde ve diğer alanlarda da pek çok yatırım olanağına bakıyoruz.” Açıklamasına kadar…
Bu açıklama neden önemli?
Gelinen noktada konvansiyonel para politikasına geçişle artan politika faizi, daha çok tahvil ve swap yoluyla yabancı girişini ve yerlinin TL mevduatlara yönelmesini beraberinde getirerek, talep yoluyla lirayı güçlendirmiş ve döviz alımı yapan TCMB’nin rezervleri arttırması sonucunu doğurmuştur. Rezervlerdeki güçlenme ve genel seçim öncesi çok yükselmiş CDS’teki düşüş, son bir yıldır uygulanan politikanın meyveleri olarak düşünülebilir. Diğer taraftan henüz yabancı girişinin kısa vadeli sıcak para niteliğinde oluşu ve doğrudan yabancı yatırımların ise ivme kaybettiği görülmektedir.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!