Mahfi Eğilmez – 27.05.2016
Ele aldığımız konu, insanın içinde yer aldığı, zamana ve koşullara göre farklı görünümler alabilen ekonomi bilimine ilişkin bir meseleyle ilgiliyse o konuda birden fazla doğru olabilir. İnsan ve toplum her yerde farklı örgütlenmelere, farklı alışkanlıklara, farklı geleneklere sahip olabilir. Bu durumda ekonominin görünümü, yapısı, dengeleri farkı olabilir. Bu farklılıklara zaman ve koşulların farklılığı da eklenirse bir yerde doğru görünen bir durum başka bir yerde doğru olmayabilir.
Bir okurumun sorduğu düşündürücü bir soruyu sizlerle paylaşıp yorumumu bu soru üzerine kuracağım. Soru şu: “Bir ikilemim var yardımınızı rica ediyorum. (1) Merkez bankası faizi yüksek tutarak döviz kurunu baskılarsa, dövizle kredi almanın maliyeti düşer ve Türkiye bu yolla daha hızlı büyür. Sonuç: yüksek faiz büyümeye yol açıyor. (2) Merkez bankası faizi düşük tutarsa TL kredi maliyeti düşer, yatırım maliyeti ucuzlar ve büyüme sağlanır. Sonuç: düşük faiz büyümeye yol açıyor. Bunlardan hangisi doğru?”
Eğer ülke ekonomisinin hangi koşullar içinde olduğunu dikkate almazsak bu sorudan şu sonuç çıkıyor: Faizi yüksek tutarsak da hızlı büyüme sağlanıyor, düşük tutarsak da. Yani aynı konuda iki farklı uygulama söz konusu oluyor ve ikisi de aynı sonucu verebiliyor.
İki ekonomi düşünelim birisi dış finansmana fazla bağlı olmayan, cari açığı da enflasyonu da düşük bir ekonomi, diğeri dış finansmana aşırı bağlı, cari açığı da enflasyonu da yüksek bir ekonomi olsun. İlk ekonomide cari açık ve enflasyon sorunu olmadığı için merkez bankasının faizi yüksek tutarak döviz kurunu baskılamak ve bu yolla cari dengeyi ve enflasyonu denetlemek gibi bir misyonu olmaz. Bu ekonomide merkez bankası, dalgalanmaları hareketleri denetlemek için devreye girer. İkinci ekonomide cari açık yüksek olduğundan bu açığı finanse edebilmek için dışarıdan tasarruf ithal edilmesi, bu nedenle de dış dünyaya göre daha yüksek faiz vererek bir çekicilik yaratılması gerekir. Aksi takdirde kur yükselerek ithal malları pahalılaştırır, maliyetleri artırır bu da enflasyonun yükselmesine yol açar. Bu durumda bu ikinci ekonomide merkez bankası faizi yüksek tutmak zorunda kalır.
Başkalarına çelişki gibi görünen aynı konuda iki farklı doğru meselesi sosyal bilimciler özellikle de iktisatçılar için son derecede normal bir durumdur. Bu konunun başkalarına çelişkili hatta tutarsız gibi görünmesinin nedeni ortaya konulan meselenin ve önerilen çözüm yolunun arka planına bakmamaktan kaynaklanır. Meselenin arka planında yer alan insan, toplum, kültür farkı, gelenek başkalığı, koşulların ve zamanın değişikliği gibi ayrıntıları görmezseniz çelişkiler içinde kaybolup gidersiniz. O zaman da ekonomi bilimi size tutarsız bir bilim gibi görünür.
Burada anlattığım meseleyle ilgili olarak ekonomi bilimi üzerine bir espri yapılır: “Ekonomi, aynı konuda farklı görüşleri savunan kişilerin Nobel ödülü kazandığı tek bilim dalıdır.” Bu espri bir anlamda gerçeği yansıtır. Bir anlamda diyorum çünkü mesele aynı olsa da o meselenin yer aldığı ortamın arka planındaki koşullar, toplumlar, zamanlar aynı değildir.