Devlet Desteği Avrupalı ve Türk Şirketler İçin Öncelik
DIGITAL EUROPE tarafından tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınının etkileriyle ilgili olarak içerisinde Türkiye’den de 35 şirketin dahil olduğu ve toplamda 650 dijital endüstri şirketinin mevcut durum ve gelecek beklentilerini içeren bir araştırma raporu hazırlandı. 2011 yılında Türkiye Bilişim Vakfı, TÜBİSAD ve TESİD birlikteliğiyle kurulan ve DIGITAL EUROPE’un üyesi olan Dijital Türkiye Platformu internet üzerinden gerçekleştirdiği toplantıyla çalışmanın detaylarını paylaştı.
TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca ve TESİD Yönetim Kurulu Başkanı C. Müjdat Altay’ın katıldığı etkinlikte; Avrupalı şirketlerin %93’ünün hem kendi ülkelerinde hem de dünyada resesyon beklentisinde olduğu açıklandı. Hem Avrupalı hem de Türk şirketlerin ortak beklentisi ve isteği, devletlerinin çalışan ücretlerine katkı yapması ve vergilerin ertelenmesi yönünde şekilleniyor.
14 Avrupa ülkesinden 14 STK’nın katkı verdiği ve Türkiye verileri için Dijital Türkiye Platformu’nun (DTP) aracılık ettiği raporun sunumunu Türkiye Bilişim Vakfı Projeler Koordinatörü Seda Çakmak yaptı. İçerisinde pek çok önemli tespit ve gelecek beklentilerinin yer aldığı ve bir anlamada içinde bulunduğumuz durumun özellikle AB ülkeleri teknoloji ağırlıklı endüstrisi ve Türkiye karşılaştırmasının yapıldığı raporun öne çıkan başlıkları oldukça dikkat çekiyor.
Avrupalı şirketler neler bekliyor?
Seda Çakmak’ın paylaştığı bilgilere göre araştırmaya katılanların %77’si salgının sektörlerini olumsuz etkilemesini beklerken, %35’i ise çalışan sayılarında azalma bekliyor ve %74’lük önemli bir kesim de sınır ötesi ticarette aksamalar olduğunu belirtiyor. Asıl dikkat çeken sonuçların başında ise katılımcı şirketlerin %93’ü bu pandeminin hem kendi ülkeleri adına hem global olarak bir resesyona yol açacağını düşündüğünü ifade ediyor. Avrupalı şirketlerin ayrıca etkin önlemler olarak devletlerinden; çalışan ücretlerine katkı, vergi erteleme, ulusal ve AB genelinde uzaktan yönetilebilir ihalelere çıkılması ve özellikle dijital eğitim ve altyapı yatırımlarının desteklenmesi yönünde beklenti içinde olduğu görülüyor. Ülkemizde de nasıl olacağı çok merak edilen evden çalışma konusunda ise şirketlerin %82’sinin çalışanlarının evden çalışma koşullarının sağlandığı belirtmesi dikkat çekiyor.
Türk şirketlerin öngörüleri neler?
Yaşanan sorunlar özelinde araştırmanın Türkiye tarafındaki sonuçlarına bakıldığında ise katılımcı şirketlerin %63’ü müşterilerinin durumunda bir belirsizlik olduğunu, bu doğrultuda %57’lik kesimin ise sipariş iptalleriyle karşılaştığını açıkladığı görülüyor. Pazarlarında yatırım kararlarının askıya alındığını ifade edenlerin oranı ise %40 olarak ortaya çıkıyor. Türk şirketlerinin %64’ü çalışanlarının evden tam kapasite çalışabildiğini belirtirken, dijital endüstrinin geneli de kamu ve özel ihalelerin tabana yayılmasının önemini belirtiyor. Öte yandan, Türk şirketlerinde hijyen önlemlerinin ve kriz takımlarının hızla oluşturulması sağlandığı da vurgulanıyor.
Resesyon konusunda beklentilerini ortaya koyan şirketlerin %83’ü çalışan ücretlerinin devlet tarafından desteklenmesi ve %74’ü ise vergi ertelemesi yapılması gerektiğini belirtiyor. COVID-19’un mücbir sebep kapsamına alınması belirtenlerin oranı %74 olurken, düşük faizli kredi beklentisi ise %52 oldu.
Kırılımların en büyüğünü COVID-19 ile yaşadık
Rapor detaylarının paylaşılmasının ardından ilk sözü alan TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı konuşmasında dünyadaki kırılımların en büyüğünü COVID-19 ile yaşadığımıza dikkat çekerek, “Amacımız, Bilgi Toplumu olma yönünde AB stratejilerinin paydaşı olmak ve gerek AB’de oluşan bilgi birikimlerinden yararlanabilmek ve gerekse tecrübe ve birikimlerimiz ölçüsünde katkı vermek. Ayrıca, Türk kuruluşlarının ve STK’ların Avrupa Birliği kanalıyla özellikle teknolojik ve finansal alanlarda gelişmelerini sağlamak. Bizim de kendi içimizde önemle desteklediğimiz Digital Europe’un genel stratejisi ise bu yönde koyduğumuz hedeflerle birebir örtüşüyor. Özellikle köklü teknolojik atılımların belirsizleştirdiği bu geleceğin yaratacağı ortamlarda böyle bir ortak aklın paydaşı olmayı bizler gerçekten çok önemsiyoruz. Bakınız 4 ay gibi kısa bir sürede “geleceğin belirsizleşmesi” özellikle COVID-19 ortamında birincil bir şekilde ortaya çıktı ve bütün dünya hiç beklenmedik bir anda ağır bir travma yaşıyor. Geleceği belirsiz bir sağlık ortamıyla karşı karşıyayız… Ne kadar sürecek? Yoğunluğu ne kadar olacak? Sosyal etkileri ne olacak?.. Asıl önemlisi ekonomik etkileri ne olacak? TBV olarak zaten bizim temel hedefimiz teknolojik kırılımlara karşı gerek toplumsal, gerek kurumsal, gerekse bireysel davranışları hazırlamak olmuştur. Rahatlıkla söyleyebilirim ki “kırılımların en büyüğünü COVID-19 ile yaşadık. En çok söylenen şeylerden birisi “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. Neyin eskisi gibi olmayacağını söylemediğiniz sürece bu laf bir klişe olarak kalıyor. Elbette bir şeyler değişecek, değişmeye başladı bile…ve bugünkü gibi uzaktan görüşmelerimiz, toplantılar, eğitim, ticaret alışkanlıkları gibi değişen gelişmeleri görmeye başladık.
Raporun içeriğinde değerlendirmeye katılan kurumların geleceğe yönelik çok kuşkucu ve hatta kötümser bir bakış açısı sergilediğini gördüklerini de belirten Eczacıbaşı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğru… Gelecek belirsiz, ekonomik olarak zor bir dönem. Bunu kabul etmemiz lazım ancak böyle ortamlar aynı zamanda da değişim için büyük fırsatlar yaratıyor. Geleceğe umutsuzca bakıp bugünün ağır yükü altında sıkışmaktan ziyade bu büyük kırılımın getireceği farklı iş ve yaşam modellerine odaklanmalı, geleceği inşaa için teknolojinin desteğini de her zaman yanımıza almalıyız. Digital Europe ile çalışmalarımız hem ortak aklın ve ortak çalışmaların fırsatlarından yararlanmamız için önemli bir ortam hem de kendi girişimlerimize batımızdaki coğrafyalarda yeni fırsatlar yaratmak için olanak sağlıyor. Şunu da memnuniyetle söylemem gerekir ki Digital Europe da Türkiye ile iş birliğini bizim gördüğümüz kadar değerli bir fırsat olarak değerlendiriyor ve geliştirilmesi için katkı sağlıyor. Elbette bizler de hem yakın hem de orta vadede bu yakınlığı artırarak devam etmeyi hedefliyoruz”.
Bilişim sektöründeki iddiamızı yükseltmede 4 kritik faktör öne çıkıyor
Toplantıda daha sonra söz alan TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca da konuşmasında Digital Europe araştırmasının krizin tüm ülkeler için korkutucu boyutlarını gözler önüne serdiğini hatırlatarak, “Salgının başladığı günlerden bu yana olumsuz haberlerden hepimiz çok yorgun düştük. Olumsuzluklara bakmak yerine bu süreçte olumlu neler olduğuna bakarsak geleceğe ilişkin elimizde ne yapmamız gerektiğine ilişkin bir yol haritası olabilir. Bu salgın bize dijital teknolojilerin hayatımızdaki önemini bir kez daha gösterdi. Salgın öncesinde hem donanım hem yazılım olarak yatırımlarını yapmış olan firmalar, uzaktan çalışmaya geçerek, faaliyetlerini dijital ortama taşıyarak, iş süreçlerinde büyük kopuşlar olmadan bu süreçleri atlatma imkanını buldular.Buna karşılık, bu yatırımları yapamamış olan birçok KOBİ ve birçok küçük esnaf ya bu süreçte önemli ticari kayıplara uğradı, ya da yüksek sağlık riski almak zorunda kaldı. Almanya, Kore, Japonya, İsveç, Norveç, Hong Kong gibi bazı ülkeler hem mücadeleye erken başlayarak hem de teknolojiyi iyi kullanarak attıkları adımlarla salgının ilerlemesinde önemli başarılar elde ettiler. Salgının yol açtığı zararın atlatılmasında bilgi ve iletişim teknolojileri anahtar rolü oynayacağına göre, bu alandaki performans açığımızı en kısa sürede kapatma gayretinde olmamız gerektiği aşikar. Bilişim sektöründeki iddiamızı yükseltmede 4 kritik faktör; insan sermayesi, yazılım, donanım ve altyapı. Ekonominin süratle ayağa kalması ve gelecek risklere hazırlıklı olmak için bu dört alanda mutlaka ilerleme sağlamamız gerekiyor. Bu nedenle her şeyden önce bilişim sektöründeki firmaların açıklanmış olan teşviklerden yararlanabiliyor olması gerekir” şeklinde konuştu.
Pandemi nedeniyle aramızda açılan mesafeleri, bilgi iletişim teknolojileri ile kapadık
Toplantıda son olarak söz alan TESİD Yönetim Kurulu Başkanı C. Müjdat Altay ise “Bugünlerde, pandemi nedeniyle aramızda açılan mesafeleri, bilgi iletişim teknolojileri ile kapadık. Ve şunu da gördük ki ülkelerin kendi kendilerine yetebilmeleri için yerli üretim kapasitelerinin güçlendirilmesi ve bilgi iletişim teknolojileri çok önemli. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin en önemli bileşeni elektroniktir. Elektronik sektörü bütün sektörleri kesen ve diğer tüm sektörleri de geliştiren, verimliliği artıran bir sanayi dalı. Türkiye, 90’ların ortasında telekomünikasyon sektöründe %50’nin üzerinde bir yerlilik oranına sahipti. 2003 yılında savunma sanayinde yerlilik oranı %20’lerde iken, bugün %70’leri bulması sağlanarak büyük başarı elde edildi. 2010’lu yıllarda Türkiye başka bir hamle yaptı. 4G teknolojisini ülke kaynakları ile tasarlayabileceğini ispat etti. Bu, sahip olduğumuz yerli bilgi, mühendislik, tasarım ve üretim gücünün ispatıdır. Biz Türk insanı olarak kafamıza koyarsak yaparız. Şimdi de aynı şekilde bu yerlileşmeyi elektronik sanayine taşımalıyız. Bu kapsamda, TESİD olarak yerlilik için geçmişimizdeki birikimimizle geleceğimizin gençlerini uygun bir ekosistemde bir araya getirmek için çalışıyoruz. Diğer yandan sektörün büyük firmaları ile KOBİ firmalarını buluşturarak geliştirici bir sinerjinin yaratılmasını teşvik ediyoruz. 2019 yılında yayınlanan “Milli Teknoloji Hamlesi”ne çok inanıyorum ve destekliyorum. Geçmişte yapabildiğimizi gösterdik, bugün pandemi sırasında da yerli firmalarımız bir kez daha neler yapabileceğimizi ispatladı. Şu anda dünyada yıkıcı bir etki ile karşı karşıyayız. Ve her zaman bu yıkıcılık sonrasında inovasyon gelmiştir. Şimdi de daha da iyisini yapmak üzere tüm paydaşlar olarak gayretimizi artırmalı, gerekli destekleri almalıyız.”