Son dönemde, gerek Uluslararası Para Fonu (IMF), gerek Dünya Bankası (WB), gerekse de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) nezdinde hazırlanan küresel ekonomik görünüm raporlarında ve/veya uzman raporlarında, küresel enflasyonun seyrine dair iki temel başlık öne çıkıyor. İlki, küresel arz şoklarının devam edeceği gerçeği. Bu nedenle, önde gelen ekonomilerin ekonomi yönetimlerinin üretim maliyetlerinin yönetimi konusunda daha tedbirli olmaları öneriliyor. İkincisi ise, küresel virüs salgınından bu yana hizmetler sektöründe bir türlü önü alınamayan ‘fiyat katılığı’ sorunu. ‘iki siyah kuğu’, bir tarafta ‘Kovid-19’, diğer tarafta Rusya-Ukrayna Savaşı ile başlayıp, İsrail’in tüm bir Orta Doğu’yu ateşe verme çılgınlığıyla genişleyen küresel ve bölgesel jeopolitik gerginlikler, ardı ardına küresel arz şoklarını tetiklemekte.
Bir tarafta, ya geçiş güzergahlarındaki çatışmalar veya doğrudan üretim tesislerinin ve boru hatlarının saldırıya maruz kalması ile aksayan enerji taşımacılığı. Bilhassa Avrupa’da doğalgaz fiyatlarındaki son iki yıllık sıçrama ve elektrik üretimindeki dalgalanmalara dayalı fiyat sıçramaları orta ve düşük gelirli kesimi ve KOBİ’leri derinden sarstı. Hem OECD, hem de G20 ülkeleri için küresel enerji türevlerinin tedariği ve fiyatlardaki dalgalanma ciddi bir risk oluşturmakta. Avrupa’da üstüne binen işgücü piyasası katılığı ve işgücü maliyetleri ile birlikte, Almanya’da otomotiv sektörünün fabrika kapatmaktan söz ediyor olması ciddi bir sinyal. Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı ve İtalya’nın önceki teknokrat Başbakanı Draghi’nin başında olduğu ekibin bir ay önce yayınlanmış olan Avrupa’nın rekabetçiliği raporu da yeterince sarsıcı zaten.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!