Mahfi Eğilmez – 25.04.2015
Amin, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “öyle olsun, Allah kabul etsin” anlamlarında duaların arasında ve sonunda kullanılan bir sözcük olarak açıklanıyor. Sözcüğün eski Mısır dilinden gelen kökeni olan Amon (ya da Amun) ise “saklı olan, gizlenen” anlamına geliyor. Sözcük batı dillerine Amen olarak geçmiş bulunuyor.
Mısır’ın en ilginç firavunlarından birisi Akhenaton’dur (Karısı Nefertiti, oğlu Tutenkamon.) Akhenaton, Mısır’da kendi dönemine kadar kabul edilen tanrıları inkâr etmiş ve tek tanrı olarak kabul ettiği güneş tanrıya (Aton) tapmaya başlamış. Böylece o zamana kadar Mısır dininin en büyük tanrısı, bir çeşit baş tanrı olarak kabul edilen Amon ve onun rahipleri gözden düşmüş. Akhenaton, bu değişiklikle birlikte o zamana kadar Amenhotep olan adını da değiştirerek Akhenaton yapmış. Aton dininin kendi rahipleri yetiştirilmiş adlarına da Aton rahipleri denmiş. Akhenaton bununla da yetinmeyip o zamana kadar başkent olan Teb’i terk ederek bugünkü Tel El Amarna’da yeni kurdurduğu kenti Akhetaton adını vererek başkent yapmış ve oraya yerleşmiş. Çocuklarına da Aton’un adıyla uygun isimler vermiş, oğullarından birine Tutenkaton, kızlarından birine de Ankesenpaton adını uygun görmüş. Mısır’da o dönemde kardeş evliliği ensest ilişki sayılmadığı için bu iki kardeş sonradan evlenerek birlikte tahta geçmişler.
Amin sözcüğünün kökeninin nereden geldiği konusu bugün bile tartışmalı. Ama akla en yakın gelen iddia bu sözcüğün Mısır baş tanrısı ve aynı zamanda güneş tanrısı Amon’un adından geldiği iddiası. Güneş, geceleri kaybolduğu için güneş tanrısı da “gizlenen” anlamına gelen Amon adıyla anılıyor. Ve güneş her kaybolduğunda Mısırlılar yeniden çıkması için “Amon” adına yakarışlarla onu çağırıyorlar. Bu deyiş sonradan yaygınlaşıyor ve her yakarışa eklenmeye başlıyor. Amon, başlangıçta Mısır’da sıradan bir kent olan Teb kentinin yerel tanrısıymış. 18. Hanedanın kurucusu olan Ahmose’nin Mısır’ı işgal etmiş olan Hyksos’lara karşı zafer kazanmasıyla doğduğu kent olan Teb kenti başkent ve dolayısıyla kentin tanrısı olan Amon da önem kazanarak bütün Mısır’ın baş tanrısı konumuna gelmiş. O zamana kadar Mısır’ın baş tanrısı ise yine güneş tanrı olan Ra imiş. 18. hanedan üyeleri dinsel bütünlüğü sağlamak için Amon ile Ra’yı birleştirerek baş tanrının adını Amon Ra haline getirmişler. Amon inancının yasaklandığı dönem olan Akhenaton’un firavunluğu döneminde ise bu ifadeyi Mısırlıların ve aynı dine inanan köle konumundaki Yahudilerin gizlice kullanmaya devam ettiği tahmin ediliyor. Sonradan Musa, Yahudileri alıp Mısır’dan çıkarak yeni ve tek tanrılı bir din kurduğunda da bu sözcük onların dualarına eklenmeye devam etmiş. Oradan da bütün öteki tek tanrılı dinlere geçmiş. Mısır’daki yasak uzun sürmemiş. Firavun Akhenaton’un ölümüyle birlikte Amarna dönemi adı verilen dönem sona ermiş ve Mısır, Akhenaton’un tek tanrılı Aton dinini ve yeni başkent olan Akhetaton’u terk ederek yeniden çok tanrılı Amon dinine ve eski başkent Teb’e geri dönmüş. Çocuk yaşta tahta çıkan Akhenaton’un oğlu Tutenkaton da adını değiştirerek Tutenkamon yani Amon’un yaşayan görüntüsü adını almış. Ardından da Mısır’da duaların aralarına ve sonuna Amon adının yeniden konulduğunu tahmin etmek mümkün.
İlginç olan şu ki günümüz tek tanrılı dinlerine göre dua edenler, eski Mısır’ın çok tanrılı dininin baş tanrısının adını biraz form değişikliğiyle kullanarak dualarının onaylanması için tekrarlamaya devam ediyorlar.