Yüzlerce yıldır ticarette değişim aracı, rezerv ya da yatırım amaçlı kullanılan değerli metal altında gözlenen düşüş dikkat çekiyor. Hal böyle olunca ‘’Fiyatı düşmüş mal alınmaz mı?’’ sorusu geliyor yatırımcıların aklına. Bende bu metal üzerine yazmak istedim; önce geriden bir bakış, daha sonra altın fiyatlarına dair beklentiler ve teknik verilerin ne dediğine değinmek istedim.
Altın 1870 ile 1930 yılları arası yaklaşık 60 yıl boyunca para sisteminin temelini oluşturmuş bir maden. Aynı zamanda bu maden, dünya tarihinde ilk kez bağımsız ulus devletlerin aralarında bağımsız bir parasal düzen üzerine anlaşmaları sonucunda uygulamaya alınan Bretton Woods Sistemi’nde (1944-1973) dolara konvetiblesi tam olan bir rezerv olarak nitelendirilmişti. Parasal sistemin temelinde yatan altın, 1970’li yıllarda Sistem’de konvertiblesine son verilerek kişisel tasarruflarda önem arz eden bir durum almaya başladı ve diğer tarafta da merkez bankalarında rezerv yapı taşlarından biri olmuştu.
Tabi altın insanlık çağı kadar eski dönemlere dayanmaktaydı. İlkçağlardan bu yana insanların ilgisini çekmiş olan değerli metal uğruna nice savaşlar da verilmişti. Altın işlenilebilirliği açısından kolay bir maden. Isı ve elektrik iletkenliği yüksek. Yıllardır insanlığın vazgeçilmezleri arasında yer alan altın, sanayi üretiminin bir parçası diğer yandan da finansal piyasaların vazgeçilmezi halinde.
Finansal piyasalar demişken, geçmişten günümüze birkaç yönüyle ışık tuttuğumuz altın, küresel olarak da güvenilir liman olarak adlandırılan; yatırımın sığınak noktalarından biri. Parasal piyasalarda genel olarak beklenti alınır, gerçek satılır. Yani bir yatırımcı, ilgilendiği araç üzerinde beklentilerine göre yatırım yapar ve beklentileri gerçekleştikten sonra pozisyonunu kapatır. Beklenti alınması için gereken birçok faktör vardır bunlardan en önemlisi ve yatırımcının kendisini güvende hissettiği koşul ise piyasa öngörülebilirliğidir. Basit bir örnek vererek konuyu daha iyi anlatmam gerekirse; otoyolda otomobil kullanan bir sürücünün 130 km/h ortalama hız ile yol aldığını var sayalım. Bir süre sonra hava sislenmeye başlasın ve görüş mesafesi daralsın. Bu durumda sürücünün yola hakimiyeti kısıtlı görüşten dolayı düşecektir. Sis durumunun artması halinde daha da gerileyen görüş sürücünün ilerleyişini yavaşlatabilir hatta duraksama noktasına getirebilir. Bu örnekte de anlaşılacağı üzere, finansal piyasalarda görüşün net olması yatırımcı kanadında güzel bir risk iştahına neden olmakta ve görece riskli varlıklar üzerinde konumlanan pozisyonlarda artış kaçınılmaz olmaktadır. Tam tersi bir sahnede, tahmin edilebilirliği olağan üstü gelişmeler kaynaklı ya da olağan dışı hareketlenmeler durumda, yatırımcı riskli varlıklardan kaçınarak daha güvenilir limanlara demir atmaktadır. Piyasalarda adını değerli metal, sarı metal ya da güvenilir liman olarak sık sık duyduğumuz altın puslu havada yatırımcı dostu halindedir.
Altın fiyatlarına dair arz talep yapılandırmasında, altın fiyatlarının seyri incelendiğinde fiyatları etkileyen birçok faktör karşımıza çıkmakta. Piyasa tarafında genel bir algı ise dünya üzerinde ülkeler arası gerginliklerin cereyan etmesi halinde altın fiyatlarının yükseleceği beklentisi. Ciddi bir fırtınada seyirine devam eden gemi için en güvenilir limanda demir atmak nasıl gemi mürettebatını, gemiyi ve yüklü korursa; altın da dünya genelinde gerginliklerin artması durumunda yatırımcı varlıklarının sığındığı liman niteliğindedir. Böyle bir senaryoda talebin artması kaynaklı altın fiyatlarında yükselmeler gözlenmektedir.
Diğer taraftan fiyatları etkileyen faktörlere baktığımızda ABD doları, hisse senedi kazanımları, gümüş ve petrol fiyatları hatta enflasyon oranları karşımıza çıkmakta. Hisse senedi ve altın fiyatları birbirine ters orantıda ele alınırken, enflasyon oranları incelendiği döneme göre değişiklik göstermektedir. Bu değişiklik altın ve petrol fiyatlarına dair incelemelerde de geçerlidir. Yukarda risk ve güvenilir liman demişken; görece riskli yatırım aracı hisse senetleri ve güvenilir liman altın fiyatlarındaki ters orantı konunun anlaşılmasına daha açıklık getirecektir.
Yunan doğumlu İngiliz mikroekonomist olan Anna Koutsoyiannis’in 29 Aralık 1979 – 31 Mart 1981 tarihleri arasında günlük verileri kullanarak gerçekleştirmiş olduğu araştırma sonuçlarında altın fiyatlarının enflasyon oranı, gümüş ve petrol fiyatları ile pozitif bir ilişkisi olduğu aynı zamanda ABD Dow Jones endeksi ile negatif bir paydaşlığı ortaya konulmuştur.
Burada bir parantez ile Dow Jones endeksine dair bilgi verecek olursam, finansal endüstri endeksi olarak karşımıza çıkmaktadır. DOW 30 ABD piyasasında işlem gören en büyük 30 sanayi şirketini kapsamaktadır. Yani Koutsoyiannis’in araştırma sonucunda da ortaya koyduğu altın fiyatları ve Dow Jones’in negatif ilişkisi yine yukarıda bilinen, üretim tarafındaki duraksamaların güvenilir liman algısını destekler nitelikte olduğunu görebiliriz. Sanayi yani üretimin yavaşlama nedenleri; ekonomik daralmalar, bozulan parasal akış ve sürdürülebilirlik kaynaklı ele alınabileceği için buradan küresel kriz senaryolarına ulaşmak mümkün olacaktır. Akabinde yatırımcı taraflı görüş mesafesinin düşeceğini ve son olarak yatırımda dolaşan paranın güvenilir limanlara sığınacağını ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bu noktada açıklamakta fayda gördüğüm güncel bir durum da var. Parasal akış dünyanın güncel koşullarına baktığımızda serbest hareket edememekte. Virüs gündemi kaynaklı akışı daralan para hareketi, enflasyon oranlarına dair net çıkarımların yapılmasını zorlaştırmakta hatta beklentilerin bile önünü kesmektedir.
Değerli metal fiyatlamaları üzerinde birçok değerli araştırma yapılmış, geniş sonuçlar ortaya konmuştur. 1980’li yıllarda dünya genelinde altın fiyatlarının en fazla Avrupa para birimlerinin tesirinde kaldığı ifade edilirken, 90’lardan itibaren bu tabloda değişim gözlenmiştir. Dolar değerli metalin küresel fiyatları üzerinde daha baskın bir rol almıştır. Tahmininin kolay olacağı üzere Yen, Dolar ve Euro birimlerindeki dalgalanan fiyatlar altında daha derin reaksiyonlara neden olmaktadır.
Altın fiyatlarına dair incelenebilecek birçok argüman vardır. Ancak tümünün işlenmesi pek mümkün olmayacağı için vermiş olduğum bilgilere ek olarak güncel altın üretimine değinmek istiyorum. Nadirliği sebepli dünyanın en seviyen metallerinden biri olan altın rezervlerine yönelik tahminler, yıldan yıla değişiklik göstermektedir. Dalgalı tahminlere karşılık, rezervler 50.000 metrik tonu geçmemektedir. Tahminlere göre en büyük rezerve sahip ülkeler Avustralya, Rusya ve Güney Afrika olarak karşımıza çıkarken, geçtiğimiz yıl dünya çapında yaklaşık 3.300 metrik ton altın üretimi gerçekleştirilmiştir. Bu rakam 2018 yılına kıyasla yüzde 1 daralma gösterirken, 2008 yılından bu yana kaydedilen ilk azalma olmuştu. An itibariyle verilere göre Çin dünyanın önde gelen altın üreticisi konumunda. Avustralya ve Rusya ise dünyanın fabrikası olarak betimlenen Çin’i takip etmekte. Küresel arenada ABD’den Newmont şirketi 2019 yılının lideridir. Şirket 9.74 milyar ABD doları gelir, 6.3 milyon onsluk bir üretim açıklamıştır.
Biraz daha güncel tarafa kayarak verdiğim bilgileri toparlamadan önce olağan üstü bir durum olan Covid 19 salgınına yönelmek istiyorum. İnsanlık tarihinin karşılaşmış olduğu ilk pandemi Covid değil ve son da olmayacak elbette. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) tarih boyunca ilan ettiği pandemilere baktığımızda Covid ciddi izler bırakacağa benziyor. Dünya salgınlarının başında gelen edinilmiş bağışıklık eksikliği sendromu, kısa adı ile AIDS verilere göre 1976’dan bu yana 31 milyon can aldı. 1968 Grip Salgını mutasyona uğramıştı ve H3N2 yüzbinlerce ölüme neden olmuştu. Yüz kişiden beşini öldürme gücündeki bu virüs uzak doğudan Hong Kong nüfusunun yüzde 15’ini öldürmüştü. Yine aynı taraftan 2 yıl süren Asya Gribi (1956-1958) DSÖ verilerine göre 2 milyon Çinlinin hayatına mal olmuştu. Covid 19 salgınına dair güncel verilerde dünya geneli vefat sayısının 2.32 milyon, vaka sayısının ise 106 milyona ulaştığı görülmekte. Aşısına dair çalışmaların sonuç verdiği ve son zamanlarda ülkelerin hızla aşılamaya giriştiği korona virüs yer yer haberlere konu olan mutasyonları ile de, insanlık tarihinin hem psikolojik hem de ekonomik sınavlarından biri olarak karşımızda. Piyasaların allak bullak ulduğu, sektörel kaymaları artıran pandemi sürecinde aşılama devam etse de bitti demek için çok erken.
Şimdi biraz da fiyatlar tarafına dokunmak istiyorum. Altın 1999 yılının Mayıs ayında 271 ABD doları/Ons fiyatından işlem görmekteydi. Bu tarihten itibaren fiyatlara bakacak olursak 2000 yılının Mayıs ayı bir önceki yılın aynı ayı ile paralel seviyede (270 USD/Ons) fiyatlanmaktaydı. Yıların mayıs ayları üzerinden ele aldığım değerli metal fiyatları 2004 yılına kadar 390 dolar seviyesine çıkmıştı. Daha sonra yükseliş 2005’te 420, bir yıl sonra 670, iki yıl sonra 935 ve dört yıl sonra yani 2012 yılında 1.575 dolara tırmanmıştı. 2013 yılı Mayısında gevşeyen altın 1.410, bir yıl sonra 1.300, iki yıl sonra 1.250 USD/Ons fiyatına gerilemişti. 2017 yılıda 1.260 dolar seviyelerinden harekete başlayan altın bir yıl sonra 1.305’ten işleme girerken; 2019 yılı Mayısında 1.208 noktasında ticaret görmüştü. Daha sonra tekrar ayağa kalkan grafikler Haziran ayında 1.350’ye, Ağustos ayında 1.520’ye ve Aralık ayında da Ağustos rakamlarına paralel eksende yükselmişti. 2020 yılı DSÖ’nün pandemi ilanı ile dünya genelinde alt üst olan birçok sektör ve finansal piyasaya işaret etmişti. Altının Onsu geçtiğimiz yılın Ocak ayında 1.575 dolar seviyelerinden işleme başlamış ve yılı 1.895 civarından kapatmıştı. 2021’in Ocak’ı biraz serinleyen grafikler çizdi. Altındaki ticaret fiyatları 1.850 dolar civarındaydı. Şubat ayında hafif yukarı yönlü dalgalanmaları olan altının onsu 1.830 dolar civarından işleme konu olmakta.
Ons fiyatlarına 22 yıllık rakamsal bakışın ardından, bu süreçte dünya genelinde yer edinen gelişmeler tarafına da ışık tutacağım. Gelişmeleri aydınlatarak, değerli metal üzerindeki fiyatlamarın daha kolay anlaşılacağı ve rakamlara kaynak görülecek gündemlerden çıkarımlarda bulunacağım. 1999 yılının ilk gününde Avrupa para birimi Euro yürürlüğe girmişti. Nairobi’de yakalanan PKK lideri Abdulla Öcalan Türkiye’ye getirilmişti. 2. Dünya savaşından beri Avrupa’da en yüksek seviyedeki bombardıman olan Müttefik Gücü Harekatı, Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılmasına neden olmuştu. Bu tarih ülkecek üzüntümüz olan Büyük Marmara depreminin gerçekleştiği tarihti. Dünyanın nüfusu 6 milyara ulaşmıştı ve son olarak 31 Aralık 1999 2. milenyumun son günüydü.
2000’li yıllara baktığımızda Irak Savaşı, Nepal İç Savaşı ve birçok savaş kaydettik. Milyonlarca insanın evlerini terk ederek göç etmesine neden olan Darfur krizini gördük, 70 yıldır ülkesini yönetmekte olan Kurumsal Devrimci Parti’yi mağlup ederek Meksika başkanı olan Vicente Fox’u, George W. Bush’un 43. Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı yemini edişini ve dünyada çok ses getiren ABD tarihinin ilk zenci Başbakan’ı Barack Obama’yı gördük. 2000 2001 yılı ekonomik krizi elbette akıllara gelecektir. 2007 Dünya Gıda krizi, 2008 2012 Küresel Ekonomik Kriz…
Gıda Krizi dünya genelinde gıda fiyatlarında ciddi yükselmelerin krize dönüşmesiyle karşımıza çıkmıştı. Bu kriz gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde siyasal ve ekonomik istikrarsızlıklara neden olmuş, iç huzuru bozmuştu. Diğer tarafta artan petrol fiyatları tarım ve gıda nakliyesinde dolayısı ile endüstride yükselen fiyatlara kaynak görülmüştü. Bu arada petrol fiyatlarına da baktığımızda; 1999 yılında ham petrolün varil fiyatı ortalama 16,9 Dolar idi. Petrol fiyatları 2004 yılına kadar hafif hafif yükselme gösterirken 2006 yılında 65 USD/Varil’e 2007 2008 yıllarında ise 95 USD/Varil bandına yükselmişti. Petrolde 2014 yılına kadar dalgalanmalar ile devam edilse de 100 dolar civarından varil başı işlemler görülüyordu ve bu tarih ham petrolün gerileme dönemini başlatmıştı.
2008 Ekonomik Krizi ya da Büyük Durgunluk. 1929 yılında yaşanan Büyük Buhran dahil birçok krizden daha farklı olan ve daha gerçekçi sonuçlar doğuran kriz. Bu krizin nedenlerine baktığımızda 2007 Gıda Krizi’ne neden olan tarım ürünleri fiyatlarındaki ciddi yükseliş, petrol fiyatlarındaki tarihi zirvelerin kaydedilmesi ve bu kadar karmaşa varken tabi ki değerli metal altın fiyatlarının da rekor üstüne rekor kırmasını görebiliriz. Yukarıda rakamlar ve yıllarla açıkladığım altın fiyatlarındaki kafa karışıklığı sanırım detaylara girdikçe daha da netleşiyor keza 1999’dan 2005 yılına kadar yükselen Ons fiyatları, 2007 yılı civarında aniden sıçrıyor. Diğer tarafta bir teyit daha alıyoruz; dünya genelinde ABD merkezli başlayan ve küreselleşen hisse senedi piyasalarındaki çöküş altın fiyatlarındaki yükseliş ile ters orantıda gerçekleşiyor. Yani sürücü örneğindeki gibi görüş açısı düşen yatırımcı, talebini görece riskli varlıklardan güvenilir limana yönlendiriyor. Birçok bağlamdan ele alındığında ortaya çıkan sonuç altın tarafındaki arzı zorlayan talep grafikleri ve yükselen fiyatlar olarak değerlendirilebilir.
2008 yılı finansal sorunlarına dönecek olursak meşhur Lehman Brothers krizi, Merrill Lynch ve American International Group gündemleri küresel finans piyasalarındaki çöküşün ciddi dalgaları halinde değerlendirilmişti. S&P 500 %38, Dow Jones %34 değer kaybetmişti. Bazı uzmanlara göre ABD resesyona girdi, bazılarına göre girmedi ancak dünya ekonomisinde ciddi yankılanmalar kaydedilmişti.
2008’den sonra piyasaların reaksiyonları farklıydı, süreç 2012 yılına kadar sürdü. 4 yıllık buhranın ardından altın yeni rekorlarla karşımıza çıkıyordu ki 1.575 Ons/USD değerli metalin soluksuz yükselişine zirve noktası olarak kaydedildi. 2012’den başlayan gerileme 5 yıl sürdü ve 1.260 dolara kadar düştü. Tepelerin de tepesine çıkan altın fiyatları geçtiğimiz yılın Mayıs aylarında tarih yazarken, petrolde de bir tarih yazma söz konusu idi. Ancak ters orantıda bir tarih. Ham petrol varil başına 18 Amerikan doları seviyesine kadar gerilemişti. 2020 Mayısında Gümüş fiyatları da 15 dolar seviyelerinden harekete geçmiş ve günümüze geldiğimizde 27 dolar/ons bandında ticarete girmekteydi.
Genel hatları biraz daha toparlayacak olursam, Brent Petrol vadeli işlemlerinde son 22 yıllık fiyatlamalar en tepede 128,40 USD, en düşükte 15,95 USD; Ons Altın en düşükte 200 USD (1999) ve en yüksekte 2.070 USD (2020 Haziran) bandında seyretti. Elde edilen veriler ışığında altın fiyatlarının Dow Jones Sanayi Endeksi ve ABD Dolar Endeksi getirileri ile negatif yönde; global para arzı ile de pozitif ilişkide olduğu gözlenebilir. Peki günümüze gelecek olursak Sanayi Ortalaması geçtiğimiz yılın Mart ayından bu yana (düzeltmeleri ile) sürekli artışı ile 21 bin seviyelerinden 31 bin seviyelerine tırmanmış durumdayken, ABD Dolar Endeksi (DXY) 100 noktasından geri çekilerek 90,90 civarında hareket etmekte.
Yatırımcı tarafına geçtiğimizde görülmektedir ki dalgalanmalar olsa da altın tarafında uzun vadeli bakıldığında yükseliş karşımıza çıkmaktadır. Finansallarda dünya geneli ciddi bir ivme kazanılmış durumda. Özellikle hisse senedi piyasaları aşılama süreci ile her geçen gün yeni zirveler kaydediyor. Tüm bilgilerin harmanından ulaşabiliriz ki, riskli varlıkların iştah kabartması ile yatırımını değerlendiren paydaşlar; doyum çizgisine ulaşması muhtemel seviyelerin ardından yine güvenilir limanlara demir atabilir. Süre konusunda tarih vermek ya da net tayinlerde bulunmanın mümkün olmayacağı gibi, rallisinin ardından dinlenmeye geçen ve yerini hisse senetlerine bırakan altın için yeniden uzun pozisyonlanmaların vakti gelmiş olabilir. Tepe seviyesinden yaklaşık olarak 350 USD geride seyreden değerli metal spot ya da vadeli işlemlerinde yatırıma yeşil ışık yaktığı yönünde değerlendirilebilir.
Kısa bir özetle 22 yıllık veriler ve geçmişten günümüze altına dair bilgiler ışığında yatırımların en nadidesi olan bu araç için gelinen nokta yatırım için cazip gözükmekte. Altının gram tarafında Şubat ayının ikinci haftası ile başlayan olumlu seyir, 08.02.2021 Salı günü ABD piyasalarındaki Ons kapanışı ile destekleniyor. Görece direnç seviyesi olarak 428 noktası test edilebileceği gibi daha katı alımlar halinde değerli metal 446 TL seviyesinde bir direnç ile karşı karşıya gelebilir. Anlık görünümde ise günlük marj 416 – 422 TL’de. 200 günlük hareketli ortalamada 422 seviyesi takip edilirken, günün 422 üzerinden kapanışı tepki alımlarını artırabilecektir.
Fatih Özdemir