AKP Ekonomide Ne Devraldı Ne Devrediyor?

Mahfi Eğilmez – 12.06.2015

Seçim sonuçları hiçbir partinin tek başına iktidar olamayacağını ortaya koyunca piyasa kısa süreli bir panik yaşadı. Ardından koalisyon seçenekleri gündeme geldi. Bugün karşımızda iki seçenek var: (1) AKP’nin diğer partilerden alacağı dış destekle azınlık hükümeti kurması, (2) Koalisyon hükümeti kurulması. Koalisyon hükümeti kurulması seçeneğinin de alt seçenekleri var: (1) AKP’nin diğer partilerden herhangi biriyle koalisyon kurması, (2) Diğer partilerin bir araya gelip koalisyon kurması, (3) AKP dışında iki partinin bir koalisyon kurup üçüncü partinin bu koalisyonu dışarıdan desteklemesi.

Seçim sonrasında yaşanan sert tepkiler koalisyonla devam edilebileceği mesajları geldikçe yumuşamaya başladı. USD/TL kuru ilk anda fırladığı 2,80’lerden 2,70’lere doğru inişe geçti. Benzer bir düşüş Euro/TL kurunda ve gösterge faizde de ortaya çıktı. İlk gün sert bir düşüş yaşamış bulunan borsa da toparlanmaya yöneldi.

AKP iktidara geldiğinde Türkiye, 2001 krizinin etkisini henüz tam atlatamamış olsa da IMF desteğinde ‘güçlü ekonomiye geçiş programını’ uygulamaya koymuş ve ekonomiyi epeyce toparlamıştı. Ekonomide yaşanan büyük çöküşü karşılamak üzere IMF, Türkiye’ye yüksek miktarda parasal destek vermeye devam ediyordu. Küresel sistem, 1990’ların ortalarında başlayan bir konjonktürel çıkış içindeydi. Bu çıkış dünyanın her yanında büyümenin yükselmesine, talebin artmasına, ticaretin genişlemesine ve gelişmiş ekonomilerden gelişme yolundaki ekonomilere büyük miktarda yabancı sermaye akımına yol açmıştı. Türkiye ekonomisi de dış konjonktürdeki bu olumlu havadan fazlasıyla yararlanıyor, tarihinde görülmediği kadar yüksek miktarda yabancı kaynak çekiyordu.

Aşağıdaki grafik çeşitli bölgelerdeki gelişme yolundaki ekonomilere 1980 – 2009 yılları arasında net sermaye akımlarındaki gelişmeyi gösteriyor (Kaynak: Atish R. Ghosh, Mahvash Saeed Quereshi, ‘What Drives Surges in Capital Flows’, 26 January 2012, Vox CEPR’s Policy Portal.)

net-sermaye-akimlari

1990’larda küreselleşme ve sermaye akımlarının serbest kalmasıyla başlayan gelişmiş ekonomilerden gelişme yolundaki ekonomilere doğru sermaye akışındaki artış grafikten açıkça görülebiliyor.

Bu akımların Türkiye’ye yansıması asıl olarak 2002 yılından sonra oldu. Aşağıdaki grafik bu yansımayı gösteriyor.

net-sermaye-akimlari-turkiye

AB ile üyelik müzakeresinin 2004’de başlamasından sonra artan yabancı sermaye girişlerinde, ilerleyen yıllarda düşüşler başladı. 2010 yılından itibaren Fed’in parasal genişleme programı yabancı sermayenin kısa süre de olsa yeniden Türkiye’ye yönelmesine yol açtı. Bu gelişmeyle birlikte Türkiye ekonomisi kısa süreli bir çıkış sağlasa da 2002 – 2008 arasındaki ivmeyi bir daha yakalayamadı. Seçime girilirken ekonomi 2002 – 2007 ve 2010 – 2012 aralığındaki çıkışından çok uzaklaşmış bir durumdaydı.

Aşağıdaki grafik 2002’den itibaren gelişmekte olan ekonomilerin (mavi çizgi) ve Türkiye’nin (kırmızı çizgi) büyümesini gösteriyor (kaynak: IMF, World Economic Oulook Database, April, 2015.)

gelismekte-olan-ulkeler-buyume-oranlari

Grafik bize 2002 – 2014 arasındaki dönemde, Türkiye’nin, içinde yer aldığı gelişmekte olan ekonomiler grubundan daha kötü bir büyüme performansı tutturduğunu gösteriyor. Bir başka ifadeyle gelişmekte olan ekonomiler, çektikleri yabancı sermayeyi Türkiye’ye göre daha iyi kullanarak daha olumlu bir büyüme çizgisi yakalamış bulunuyorlar. Türkiye ekonomisinin sert bir biçimde küçüldüğü 2009 yılında gelişmekte olan ekonomilerin yüzde 4’e yakın büyüme elde ettiği dikkatlerden kaçmamalıdır. Söz konusu yıl küresel krizin Türkiye’ye teğet geçtiğinin öne sürüldüğü yıldır.

Özetle söylemek gerekirse AKP, son derecede avantajlı bir konjonktür dalgasını yakalamış ve sermaye hareketlerinin yarattığı olumlu etkiyle birlikte ekonomiyi iyiye götürmüştü. Küresel krizin olumsuz etkisiyle bozulan görünüm, Fed’in parasal genişlemesinin yarattığı sermaye akımları artışıyla yeniden toparlanmıştı. Söz konusu konjonktür dalgasının eski gücü kalmayınca ekonomi düşüşe geçti.

AKP’nin tek başına iktidara geldiğinde devraldığı ekonomik göstergeler ile kurulması beklenen koalisyon hükümetine devredeceği başlıca ekonomik göstergeler aşağıdaki tabloda yer almaktadır (Tablonun son sütunu devralınan yıl ile devredilen yıl itibariyle gelişmenin yönünü gösteriyor. + işaret devralınandan daha iyi bir durumun devredileceğini, – işaret ise devralınandan daha kötü bir durumun devredileceğini ifade ediyor.)

GÖSTERGELER (%) 2002 2015 Değişimin Yönü
Büyüme 6,2 2,3
İşsizlik 10,8 11,2
Enflasyon 30,8 8,1 +
Bütçe açığı 11,2 1,5 +
Merkezi Yönetim Borç Stoku / GSYH 69,2 35 +
Özel Kesim Dış Borç Stoku / GSYH 18,7 35,0
Cari Açık 0,3 5,3

 

Fed’in parasal genişlemeye son verdiği, faiz artırımının gündemde olduğu ve dolayısıyla sermaye akımlarının azalacağı dış ortamı da dikkate alırsak dezavantajlı bir durumda olduğumuz ortaya çıkıyor.

Özetle söylemem gerekirse AKP çıkışa geçmiş olarak devraldığı ekonomiyi inişe geçmiş olarak yeni kurulacak hükümete devredecek. Türkiye’de sağ iktidarlar çoğunlukla ekonomi çıkışa geçerken iş başına gelir, sol iktidarlar ise çoğunlukla ekonomi inişe geçtiğinde gelip yönetime girerler. O nedenle de vatandaş sol iktidarları beceriksiz olarak görür.

İleride olacaklara bakarak kimse işler iyiye gidiyordu, iktidar değişti işler bozuldu demesin. İşler iyiye gitmiyordu. İyiye gidiş çoktan geride kalmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir