Mahfi Eğilmez – 18.05.2016
ABD Hazinesi’nin Mart 2016 itibariyle toplam borç stoku yaklaşık olarak 19,2 trilyon USD. Bunun yaklaşık 13,9 trilyon doları kişilere, kurumlara ve yabancılara, yaklaşık 5,3 trilyon USD’lik bölümü de federal yönetimlere, belediyelere vb ABD’li kamu kurumlarına ait bulunuyor (Kaynak: https://www.fiscal.treasury.gov/fsreports/rpt/mthTreasStmt/mts0316.pdf.)
Mart 2016 itibariyle ABD Hazinesi’nin tahvillerini ellerinde bulunduran yabancı ülkeleri ve ellerindeki ABD tahvillerinin tutarını aşağıdaki tabloda özetle gösterelim (milyar USD.) (Kaynak: http://ticdata.treasury.gov/Publish/mfh.txt)
Ülke | Mart 2016 | Mart 2015 | Fark |
Çin | 1.245 | 1.261 | -16 |
Japonya | 1.137 | 1.225 | -88 |
Cayman Adaları | 265 | 202 | 63 |
İrlanda | 264 | 214 | 50 |
Brezilya | 246 | 262 | -16 |
İsviçre | 230 | 212 | 18 |
İngiltere | 228 | 190 | 38 |
Lüksemburg | 221 | 177 | 44 |
Hong Kong | 200 | 181 | 19 |
Tayvan | 182 | 168 | 14 |
Belçika | 154 | 253 | -99 |
Hindistan | 119 | 108 | 11 |
Suudi Arabistan | 117 | 103 | 14 |
Singapur | 113 | 111 | 2 |
Almanya | 90 | 72 | 18 |
Rusya | 86 | 70 | 16 |
Kore | 84 | 67 | 17 |
Kanada | 82 | 73 | 9 |
Norveç | 72 | 72 | 0 |
Meksika | 72 | 85 | -13 |
Fransa | 69 | 80 | -11 |
Bermuda | 63 | 52 | 11 |
BAE | 63 | 80 | -17 |
Türkiye | 53 | 76 | -23 |
Diğer Ülkeler | 832 | 779 | 53 |
Toplam | 6.287 | 6.173 | 114 |
Kamu kurumlarında | 4.071 | 4.139 | -68 |
Kısa vadeli (T Bills) | 303 | 365 | -62 |
Uzun vadeli (G. Bonds) | 3.768 | 3.774 | -6 |
Tabloya göre ABD Hazinesinin çıkardığı 19,2 trilyon USD’lik tahvil ve bononun 6,3 trilyon USD’lik bölümünü yabancı devletler satın almış. Bu miktarın yaklaşık 4,1 trilyon USD’lik bölümü bu ülkelerin, başta merkez bankaları olmak üzere, kamu kurumlarında bulunuyor.
ABD Hazinesini finanse eden yabancı devletler sıralamasında 1 numarada yer alan Çin, altın dahil olmak üzere sahip olduğu yaklaşık 3.2 trilyon USD’lik rezervin 1,2 trilyon USD’lik bölümünü (yaklaşık yüzde 38’ini) ABD tahvili olarak tutuyor. Çin, geçen yıllarda, Yuan’ı dalgalanmaya bırakmasını söyleyen ABD’yi, elinde bulundurduğu USD rezervlerini elden çıkarmakla ve ABD tahvillerini satmakla tehdit etmişti. 1 yıllık süre içinde Çin’in elinde bulundurduğu ABD tahvillerinde sadece 16 milyar USD’lik bir düşüş olmuş görünüyor. Çin’in bir iki yıl içinde Yuan’ı dalgalanmaya bırakmaya hazırlandığını, bu yönde IMF’ye başvurarak Yuan’ın da SDR sepetine alınması yönünde istekte bulunduğunu biliyoruz. Çin, Yuan’ı dalgalanmaya bırakmaya hazırlandığına ve ABD tahvil stokunu elden çıkarmadığına göre bu kavgayı en azından şimdilik ABD kazanmış görünüyor.
Son dönemde ABD tahvillerini (ve çeşitli değerleri barındıran varlığa dayalı menkul kıymet ve senetleri) satma tehdidinde bulunan bir başka ülke de Suudi Arabistan oldu. Suudi Arabistan yetkilileri, ABD Kongresinde görüşülmekte olan 11 Eylül olaylarında Suudi Arabistan’ın da rolünün olduğunu vurgulayan yasa Kongreden geçtiği takdirde, ellerinde bulunan ABD tahvillerini satacaklarını açıkladı. Tabloya göre Suudi Arabistan’ın elinde 117 milyar USD tutarında ABD tahvil ve bonosu bulunuyor.
Bu değerlendirmeye göre başlıktaki sorunun yanıtını şöyle verebiliriz: ABD Hazinesinin finansman ihtiyacının yüzde 39’unu Amerikalı kişiler, şirketler vb, yüzde 28’ini ABD’li kamu kurumları ve yüzde 33’ünü de yabancılar karşılıyor. Demek ki ABD Hazinesi borçlanmasının üçte birini yabancılardan yapıyor.
Şimdi gelelim iki önemli soruya yanıt bulmaya.
(1) Yabancı bir ülkenin merkez bankası ya da bir kurumu, dünyada bu kadar yüksek faizler varken 2 yıllık kâğıtlar için yüzde 0,82, 10 yıllık kâğıtlar için yüzde 1,76 faiz oranlarına sahip ABD tahvillerini niçin alır?
Mesela Türkiye’de 2 yıllık tahvilin faizi yüzde 9,82, 10 yıllık tahvilin faizi yüzde 10,29 iken Çin ya da Japonya niçin ABD Hazinesinin tahvilini alır da Türk Hazinesinin tahvilini almaz? Bu sorunun yanıtı risk meselesinde yatar. Türk Hazine tahvili, ABD Hazine tahviline göre çok daha yüksek faiz verdiği halde ikincisinin tercih edilme nedeni Türk tahvilinin çok daha yüksek kur riski ve siyasal, ekonomik risk taşıyor olmasıdır. Getirisi yüksektir ama riski de yüksektir. Oysa ABD Hazine tahvilleri bu risklere oldukça uzaktır. Bunda USD’nin dünyanın en yüksek kabul gören rezerv parası olmasının da etkisi vardır. O nedenle özellikle risk almaları uygun olmayan merkez bankaları, ellerindeki USD nakitlerle ABD Hazine tahvillerini alarak para yerine düşük de olsa bir faizi olan tahvilleri rezervlerinde bulundurma yoluna gitmektedirler.
(2) Çin ya da Suudi Arabistan ellerindeki ABD tahvillerini satarsa ne olur?
ABD Hazine tahvillerinin bütün diğer tahviller gibi üzerinde vade tarihi vardır. Vadesi gelmeden bu tahvili götürmeniz halinde Hazine size bedelini ödemez. Bu tahviller ikincil piyasa denilen piyasada alım satıma konu olur. Şimdi diyelim ki Suudi Arabistan elindeki 117 milyar USD tutarındaki tahvili satmak üzere ikincil piyasaya gitmiş olsun. Tahvil de bir maldır. Bir malın talebi fazlaca değişmezken arzı artarsa o malın fiyatı düşer. Satılacak miktar büyüdükçe yani arz arttıkça tahvilin fiyatı düşmeye devam eder. Dolayısıyla Suudi Arabistan bu tahvilleri baştan aldığı fiyata satarken satış devam ettikçe tahvillerin fiyatı düşer ve dolayısıyla Suudi Arabistan satın aldığı fiyatın altında satmaya başlayacağı bu tahvillerden zarar eder.
Tahvil fiyatı düşerken faiz niçin artar?
Hazine tahvil satarken faizi teklif verenin belirlemesine yönelik iskontolu satış denilen bir yöntem uygular. Diyelim ki 100 TL değerindeki tahvili 92 TL’ye aldınız. Bu durumda o tahvilin faizi ((100 – 92) / 92 =) % 8,7 olur. İkinci elde fazla satış olduğunu ve o nedenle bu tertip tahvilin fiyatının 90 TL’ye düştüğünü düşünelim. Bu durumda tahvilin faizi ((100 – 90) / 90=) % 11,1’e yükselmiş olur.
Bu işten kim zarar eder?
Suudi Arabistan elindeki tahvilleri fiyat düşüşüne aldırmadan satarsa aldığından ucuza satacağı için zarar eder. Buna karşılık ABD Hazine tahvillerinin ikincil piyasada faizinin yükselmesi ABD Hazinesinin bundan sonra yapacağı ihalelerde faizin yükselmesine yol açar. Bu da ABD Hazinesinin daha pahalı borçlanmasına neden olacağı için o da zarara girer. Özetle söylemek gerekirse Suudi Arabistan böyle bir hamle yaparsa ‘kazan kazan’ modelinin tersi diyebileceğimiz ‘kaybet kaybet’ durumu ortaya çıkar. Petrol fiyatının düşmesi nedeniyle oldukça zor durumda olan Suudi Arabistan’ın, parası rezerv para olan ve sonuçta para basarak borçlarını ödeme yeteneği olan ABD’ye göre bu ‘kaybet kaybet’ durumunda asıl kaybeden olacağı açıktır.