Mahfi Eğilmez – 14.12.2013
Anadolu’nun bilinen ilk halkı Hattilerdir. Hititlerin ise Anadolu’ya yaklaşık 3800 yıl önce gelmiş oldukları tahmin ediliyor. Hititler, yasalarını kil tabletlere yazdıkları ve bunların önemli bir bölümü bulunup okunduğu için hukuk sistemlerinin yanında birçok başka sistemlerini de biliyoruz. Bunların arasında vergi ya da daha geniş bir ifadeyle gelir sistemi de var. Bu sistemlerin günümüzden yaklaşık olarak 3500 yıl önce kurulduğunu tahmin ediyoruz.
Hititlerin vergi sisteminin tarımsal üretimden alınan ayni vergi (sahhan), saray için yapılan karşılıksız çalışma biçimindeki hizmet (luzzi), dışticaretten alınan vergi (nishatum) ve bağlı krallıklardan alınan yıllık bağlılık vergisinden oluştuğunu tahmin ediyoruz. Toprak sahiplerinin elde ettikleri ürünün bir bölümünü vergi olarak ödemesinin yanısıra, kiralayarak işlediği toprak parçasından elde ettiği üründen de aynı oranda vergi vermesi gerekiyordu. Bu tür vergiler doğal olarak Hattuşa dışındaki kentlerde de alınıyor ve büyük çoğunluğu ayni olarak alınan bu vergilerin bir bölümü bulunduğu yerdeki depolarda saklanırken bir bölümü de başkente taşınıyordu. Sahhan adı verilen bu ayni tarımsal üretim payı vergisinin oranı bilinmiyor. Bu konuda bildiğimiz tek şey saraya ait olup da timar olarak verilen toprakların sahiplerinin, üretimin dörtte birini saraya vergi olarak verdikleridir. Burada toprak saraya ait olduğu için bir anlamda hem kira hem de vergi söz konusu. Dolayısıyla tek başına üretim vergisinin ne kadar olduğunu bilmediğimiz gibi saraya ait olmayan ortak alanları ekip biçenlerin ne kadar vergi verdiğini de bilmiyoruz. Luzzi adı altında devlet için yapılan bedelsiz hizmetleri de bir çeşit vergi gibi değerlendirmemiz gerekir. Çünkü bu tür bedelsiz bir hizmet sunan kişiler böyle bir çalışmayı yapmasalar bu çalışmanın devlet tarafından ücret karşılığında yaptırılması zorunlu olacaktı. Kral, kendilerine arazi verdiği kişileri luzzi yükümlülüğünden muaf tutabiliyordu. Ayrıca veraset yoluyla toprağın birden fazla parçaya bölünmesinde kendisine küçük arazi payı kalanlar da luzzi’den muaf sayılıyordu. Asur ticaret kolonisi döneminde Anadolu’daki kent krallıklarının uyguladıkları gümrük vergisinin (nishatum) Hititler döneminde de devam etmiş olmalı. Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın, Ugarit Kralı Niqmaddu’ya yazdığı bir mektupta tüccarların Hitit ülkesinin dışından geçerek yollarına devam ettiklerini ve bu şekilde gümrük vergisinden kaçındıklarından şikayet ettiğine bakılacak olursa gümrük vergisinin Hititler tarafından da alınmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.
Tarımsal üretimden ayni olarak ya da hizmet olarak alınan vergiler ile bir çeşit gümrük vergisi olarak nitelenebilecek olan vergi dışında başka faaliyetlerden, örneğin zanaatkarın elde ettiği bedelden ya da ücretten, vergi alındığına ilişkin hiç bir kayıt bulunmamaktadır. Bu durum Hitit ekonomisinde tarımsal üretim ya da mal satma izni verilmesi dışında vergi olmadığını ve dolayısıyla verginin günümüzdeki harç ve resim kavramında olduğu gibi yararlanmaya dayalı bir karşılık ifade ettiğini gösteriyor.
Hititler açısından savaş, gelir getiren bir faaliyetti. Savaş ganimeti olarak elde edilenlerin dışında savaş esirleri anayurda getiriliyor, üretime sokulmak suretiyle mevcut insan gücüne katkı sağlıyordu.
Hitit İmparatorluğu’nun bağlı krallıkları vardı ve bu krallıklar Hitit Kralına her yıl belirli miktarda haraç öderlerdi. Bağlı krallıkların sayısı, imparatorluğun gücüne bağlı olarak, zaman içinde artmış veya azalmıştır. Bu haraçların toplam miktarı konusunda elimizde bilgi yok. Buna karşılık bazı anlaşmalardan doğan miktarları biliyoruz. Örneğin Hitit Kralı II.Murşili ile Amurru Prensi Duppi – Teşup arasında imzalanan antlaşmaya göre Amurru Prensliği, Hitit Krallığına yıllık 300 şekel vergi ödeyecekti. Ugarit Krallığı, Hitit Kralına 934 şekel gümüş yıllık vergi ödemekteydi. Haraç miktarı imparatorluğun gücüyle doğru orantılı olarak zaman zaman artmış ya da azalmıştır.
Buraya kadar anlattıklarımızdan hareketle Hitit kamu gelirlerini ve dayandığı işlemleri bir tabloda özetleyebiliriz:
Kamu Gelir Çeşidi
|
Dayanağı
|
Sahhan
|
Tarımsal üretimden alınan vergi veya saray için zorunlu hizmet
|
Luzzi
|
Çeşitli kişilere saray için yaptırılan zorunlu hizmet
|
Nishatum (?)
|
Gümrük vergisi
|
Haraç
|
Bağlı krallıklardan yıllık olarak alınan bağlılık bedeli
|
Ganimet
|
Savaşlarda elde edilen eşya ve hayvanlar ile esir edilen insanlar
|
Bu tabloda yer alan gelirlerin en büyüğü tarımsal üretimden alınan sahhan olduğu için tarımsal üretimin kuraklık sonucu kötü olduğu yıllarda Hititlerin daha fazla savaş yapmak, yani sahhanın açığını haraç ve ganimetle kapatmak zorunda olduklarını tahmin ediyoruz. Buna karşılık tarımsal üretimin düşüklüğü bir çelişkiyi beraberinde getiriyordu: Savaşların finansmanını sağlayan en önemli kalem sahhan olduğu için tarımsal üretim kötü olduğunda sahhan geliri de düşük kalıyor ve dolayısıyla savaşın finanse edilmesi de sıkıntılı oluyordu.
Kaynak: Mahfi Eğilmez: Hitit Ekonomisi, Ege Yayınları, İstanbul, 2005.