Bu yıl Atlantik’in iki yakasındaki iki kritik seçim, bir tarafta ABD başkanlık seçimi, diğer tarafta Avrupa Parlamentosu seçimleri, daha muhafazakar, daha küreselleşme karşıtı siyasi görüşlerin iktidar olmaları veya güç kazanmaları halinde, Atlantik İttifakı’nın hem Rusya-Ukrayna Savaşı, hem de Gazze ve Orta Doğu’daki gerginlikler boyutunda tutumunun değişmesine, ya küresel ve bölgesel gerginliklere gösterilen ilginin azalması, ya da bir taraf lehine daha destekleyici ve ne yazık ki insani trajedinin derinleşmesine sebep olacak bir duyarsızlığa sebep olabilir. Bu nedenle, ister OECD küresel öngörü birimi, ister IMF veya Dünya Bankası araştırmaları, ister AB Komisyonu’nun stratejik analiz raporları, isterse de The Economist Dergisi’nin İstihbarat Birimi’nin son araştırması 5 küresel riskten birisi olarak bu konuya temas ediyor.
Atlantik’in iki yakasındaki iki ayrı seçim sürecinin ABD-Çin ve AB-Çin ilişkilerini nasıl şekillendireceği de merak ediliyor. Çin ve Asya’ya ekonomik ve ticari bağımlılıktan kaynaklanan rahatsızlık daha da mı derinleşecek; bu nedenle olası tartışma ve gerginlikler küresel ticaret sistemindeki aksaklıkları daha da mı kötüleştirecek, bu başlıkları kestirmek kolay değil. Tüm bu gelişmelerin Atlantik’in iki yakası ve Asya-Pasifik’teki Atlantik yanlısı müttefikler arasındaki mevcut ilişkileri gerip germeyeceği de merak ediliyor. Nitekim, ikinci bir küresel risk başlığı olarak Çin-Tayvan gerginliğinin geleceği de ikinci bir küresel risk başlığı olarak gözlemlenmekte. Latin Amerika, Avrasya, Afrika ve kimi Asya ekonomileri Asya-Pasifik gerginliğinde nasıl davranacakları noktasında zorlanabilirler.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!