2021 yılını düşündüğümde aklıma Erol Evgin’in o meşhur şarkısının nakaratı geliyor: “Günahlarımla sevaplarımla aldım başımı gidiyorum…” Zira içinde bulunduğumuz sistemde süreç, alıp başını giden ancak nereye evrildiği konusunda kesin çıkarsamalara ulaşmanın mümkün olmadığı türden…
Küresel olarak;
2021’i virüsün gölgesinde geçirdik diyebiliriz. Aşılanma, özellikle imalat sanayiinin toparlanmasını beraberinde getirdi. Ancak bu toparlanma ne yazık ki gecikmiş talebi karşılamakta yetersiz kaldı ve bunun sonucunda tedarik zincirinde şişe ağzı diye tabir edilen bir daralmaya şahit olduk.
Genişlemeci para politikaları enflasyonu tetikledi
Üretimin talebe yetişememesi ve küresel merkez bankalarının pandeminin etkisini azaltmak adına sürdürdüğü genişlemeci (QE) para politikaları 2021’de aslında öngörülen bir fenomeni, “enflasyonu” beraberinde getirdi.
Yine genişlemeci para politikalarının yarattığı likidite bolluğu, merkezi ve merkezi olmayan (kripto para) finans piyasaları üzerinde ralli etkisi yarattı.
Küresel finans piyasaları üzerindeki bu durumu, termodinamiğin 0. Yasası ile en basit biçimde tanımlamak gerekirse; farklı sıcaklıklara sahip iki cisim arasında ısı alışverişine dayalı bir temas olursa sıcak olan cisim soğur, soğuk olan cisim ısınır. İşin temelinde, iki farklı sıcaklığa sahip iki cisim arasında gerçekleşen ısı akışının sıcak cisimden soğuk cisme doğru gerçekleştiği gerçeği yatar. Likidite bolluğunun yarattığı yüksek ısı, risk iştahına doğru bir yönelimle finans piyasalarına doğru geçiş sağlamıştır.
Bilindiği üzere gelişmiş ülkelerde 2008 global finans krizinden sonra düşen ısı yani durgunluk(resesyon) pandemide dip yaptıktan sonraki döngüsünü 2021‘in gecikmiş talep artışı ve bol likiditesi ile tamamlayarak yükselmeye doğru yöneldi.
Sıkı para politikaları hızlanacak
Gelişen ülkeler ise pandemi öncesine göre genel olarak ısı (enerji) kaybına uğrayarak, düşüşe geçmeye doğru evrilmiş durumda. Bu süreç özellikle 2022’in ikinci yarısından sonra yine gelişmiş ülke merkez bankalarının olası sıkı para politikaları ile daha da hızlanacak…
Aynı zamanda 2021, emtia bazında mikro (sektör) ölçekte kıtlık ekonomilerini de beraberinde getirdi. Bu duruma en bariz örnek olarak otomotiv sektörü gösterilebilir. Çip (yarı iletken) ve batarya üretiminde kullanılan Li (Lityum) gibi hammadde kıtlıkları sektörün yatırım ve üretim alanında ciddi darboğazlarını da beraberinde getiriyor.
Türkiye’de 2021’de öne çıkan başlıklar…
Ülkemiz ekonomisi açısından 2021’e baktığımızda öne çıkan ekonomik göstergelerin; politika faizi, döviz kuru, enflasyon, cari denge, istihdam ve üretim olduğunu;
Öne çıkan kurumların ise TCMB ve TÜİK olduğunu görmekteyiz.
2021 yılında ülkemizde özellikle TCMB yönetim ve politika değişikliklerinin yüksek bir entropi (belirsizlik) yarattığını görüyoruz. Bilimsel açıdan bakacak olursak; Termodinamiğin ikinci yasası, kendiliğinden oluşan bir süreçte, evrenin toplam entropisinin her zaman arttığını belirtir. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de ona paralel olarak artar.
Anlatmak istediğim; toplumdaki faiz mi enflasyonu yoksa enflasyon mu faizi etkiler kutuplaşmasından ziyade konuşmamız gereken öngörülebilir, sistemli ve planlı bir politikanın özetle istikrarın entropiyi düşürerek, ekonomiye katkı sağlamasının önemidir.
Türkiye’nin geniş üretim ağı ve artan ihracat talebi avantaj sağladı
2021’de artan ihracat talebi ve geniş üretim ağı ülkemizin avantajlı olduğu alanlar olarak öne çıktı. Aşılanma oranları ve virüsle mücadelede önemli başarılar elde ettik. Ancak sosyal medyanın da öne çıkardığı artan dezenformasyon süreci ve özellikle para politikalarındaki belirsizlik, hane halkları üzerinde güven düzeyini düşürerek, dolarizasyon gibi bir yönelimi beraberinde getirdi.
Yine 2021 yılı kamunun hane halklarını enflasyondan koruma bağlamında attığı çeşitli adımların öne çıktığı bir yıl oldu. Yüksek oranlı asgari ücret artışı, enerji ve vergi sübvansiyonları önemli adımlar olarak karşılandı.
2021, ülkemizde artan ihracat talebinin cari açığı kapatmasına yönelik gelişmelerin önemsendiği yeni bir ekonomi modeline geçilmesini beraberinde getirdi. Ancak toplumsal kutuplaşmanın yarattığı enerji düzensizliği kendini yine bir takım manipülasyonlar eşliğinde gösterdiğinden, devletin bu ekonomi politikasını destekler nitelikte farklı finansal enstrümanlar yaratmasını da sağladı.
2022’de yeni ekonomi modeline tanıklık edeceğiz
2022 yılı, bu finansal enstrümanların da etkisi ile yeni ekonomi modelinin etkilerine tanıklık edeceğimiz bir yıl olacak hiç kuşkusuz. Umarım ki hem fiyat istikrarının sağlandığı hem de üretimde yapısal değişimler ile önemli bir katma değer yaratacağımız mutlu ve istikrarlı bir yıl geçiririz.
Albert Einstein’ın “Ben gelecek için hiç bir endişe duymadım. O yeterince hızlı geliyor.” Sözündeki gibi hızla değişen ve gelişen zamanlardan geçiyoruz. Umutluyum ve umudum da odur ki sevaplarımız ve günahlarımızla geride bıraktığımız 2021’den dersler çıkararak, bol umutlu bir 2022’e yelken açalım…
Esenlik ve umut dolu nice yıllara…J
Burcu Kösem