Enflasyon: Çift hane seviyeler kalıcı mı?
Enflasyon: Çift hane seviyeler kalıcı mı?
• Mayıs 2013’ten bu yana Türk lirasının yabancı para birimleri karşısındaki hızlı ve volatil değer kaybı, 2016’da yaşanan olumsuzlukların izlerini ortadan kaldırmak üzere atılan büyüme dostu maliye politikaları ile desteklenince TÜFE’de çift
haneli seviyeler 2017’nin genelinde takip edildi.
• Yıl içerisinde ortalama TÜFE seviyesi (Ocak-Kasım) döneminde yüzde 11.06 seviyesinde gerçekleşirken, söz konusu rakam 2016’nın aynı döneminde yüzde 7.78’de takip edilmişti.
• 2009-2016 döneminde TÜFE’nin 3 yıl ortalaması yüzde 7-8 bandına sıkışırken, geride bırakmaya hazırlandığımız yıl içerisinde uzun bir aradan sonra çift haneli seviyelerin test edilmiş olması yerel bono-tahvil faizleri üzerinde en belirgin
baskı unsuru olarak dikkat çekti.
• Temmuz ayında yıllık TÜFE’nin yüzde 9.79 seviyesinde gerçekleşmesinden bu yana tek haneli seviyeler ile karşılaşmak mümkün olmazken, TCMB yönlendirmesi ile birlikte Aralık ayına dair oluşan olumlu beklentilerin de terse döndüğü görüldü.
• 2018 için yıl genelinde çift hane baskısının devam edeceğini öngörmekle birlikte, yıl sonu kapanış seviyesi için yüzde 9.2 seviyesini tahmin etmekteyiz.
Enflasyon: Reel faizde yükselişin ana nedeni
Enflasyon: Reel faizde yükselişin ana nedeni
• Hesaplamalarımıza göre, 2017 yılı içerisinde ortalama reel faiz seviyesi yüzde 3.53 seviyesinde gerçekleşirken, 2016’da takip edilen yüzde 2.41’in 1 yüzde puan üzerinde oluşum gözlendi.
• Ay bazında yaptığımız takip neticesinde görüyoruz ki reel faizin belirgin yükselişi özellikle Ekim ve Kasım aylarında gerçekleşti. Bahse konu dönem aynı zamanda yıllık TÜFE’de risklerin yukarı yönde oluştuğu ve gösterge tahvil faizlerini
de baskıladığı süreç olarak ifade edilebilir.
• Haziran döneminde yüzde 2.94 seviyesine dek gerileyen reel faiz seviyesi, Eylül’de yüzde 3.51’e, Ekim’de yüzde 4’e ve son olarak da Kasım’da yüzde 5.06’ya yükseldi.
• Kasım dönemine dair açıklanan TCMB beklenti anketinde 24 ay sonrasına ait TÜFE beklentisinin de ilk kez yüzde 8 seviyesini aştığını da not etmek gerekiyor. (Yüzde 8.25)
Enflasyon: TÜFE-ÜFE ayrışması fiyatları baskılıyor
Enflasyon: TÜFE-ÜFE ayrışması fiyatları baskılıyor
• Geçmiş dönemlerin yerel para birimi kayıpları, gıda fiyatlarındaki yüksek seviyelerin korunması, ara malı üretim sürecindeki maliyet artışı ve asgari ücretteki artırım gibi önemli başlıklar nedeniyle Aralık 2016 döneminden bu yana
TÜFE-ÜFE spreadi eksi bölgede gerçekleşiyor.
• Son olarak Ekim 2014’te -1.13 yüzde puan düzeyinde gerçekleşen eğilimden bu yana tüketici fiyatlarındaki yüksek seviyeler süreç içerisinde baskın konumda olurken, Aralık 2016’da takip edilen -1.41 yüzde puanlık oluşumdan bu yana
mevcut seyir genişleyerek devam etmekte.
• Kasım ayına ait veriler üzerinden yaptığımız hesaplamada spread -5.30 yüzde puan düzeyine yükselirken, Temmuz-Ağustos dönemindeki -5.66 yüzde puanlık gelişmelere kıyasla bir miktar hız kesme söz konusu.
• Ancak mevcut yavaşlamanın yılın son çeyreği ile yeniden beliren TL zayıflamasına paralel bir miktar daha genişlediğini görüyor ve 2018 genelinde tüketici fiyatları üzerinde baskılanmaya neden olabileceğini düşünüyoruz.
Enflasyon: Çekirdek göstergeler yüksek seyrediyor
Enflasyon: Çekirdek göstergeler yüksek seyrediyor
• Çekirdek enflasyon göstergeleri olarak takip edilen B ve C endekslerde uzun dönemli ortalamalardan yukarı yönde sapmanın gerçekleştiği bir yılı geride bırakıyoruz.
• TCMB’nin para politikası kararlarına dair süreçte yakından gözettiği endekslerde risklerin yukarı yönde oluşması, enflasyon görünümündeki bozulmanın genele yayılır bir şekilde olduğunu kanıtlar nitelikte.
• Yerel para birimindeki zayıflamanın etkilerinin zamana yayılır ve yapışkan bir biçimde hissedildiği çekirdek göstergeler, Ağustos-Kasım dönemini çift haneli seviyelerde geçirdi.
• Para politikası açısından yakından takip edilen C endeksi Kasım verisi ile birlikte yüzde 12 seviyesini aşarken, yıl ortalamasını da yüzde 9.85’e yükseltmiş oldu.
• 2018 yılında çekirdek göstergelerde kayda değer bir aşağı yönlü düzeltme olmadan Türk para politikasında fonlama maliyetlerinin aşağı yönde gelişmesini beklemiyoruz.