Mahfi Eğilmez – 15.12.2016
Fed’in Faiz Artırımı ve Beklentileri
Fed FOMC (Fed Açık Piyasa Komitesi) toplantısından 0,25 puanlık faiz artırımı kararı ve 2017 yılına ilişkin olarak 3 kez faiz artırımı yapacağı beklentisi çıktı. İkisi de piyasaların beklentisine uygun. Önce Fed FOMC üyelerinin ABD ekonomisinin temel göstergeleri ve faiz oranı hakkında 2016 yılı ve 2017 yılına ilişkin tahminlerini bir tablo halinde gösterelim. Tabloda 2017 yılı için yapılan Eylül ve Aralık ayrımı üyelerin Eylül ayındaki tahminleri ile Aralık ayındaki tahminlerini gösteriyor.
Gösterge | 2016 | 2017 (Eylül) | 2017 (Aralık) | Eylül Aralık Fark |
Büyüme (%) | 1,9 | 2,0 | 2,1 | +0,1 |
İşsizlik Oranı (%) | 4,7 | 4,6 | 4,5 | -0,1 |
Enflasyon (TÜFE, %) | 1,5 | 1,9 | 1,9 | 0 |
Çekirdek Enflasyon (%) | 1,7 | 1,8 | 1,8 | 0 |
Fed Faizi (%) | 0,6 | 1,1 | 1,4 | +0,3 |
Tabloya göre Fed FOMC üyeleri, enflasyon tahminlerini değiştirmemelerine karşılık büyüme ve işsizlikteki pozitif bakış değişikliğini faiz oranı beklentisine de yansıtarak faizin 0,75’den ortalama 1,4’e yükseleceğini tahmin etmişler. Kuşkusuz bu tahmin FOMC üyelerinin ortak tahmini değil, onların tahminlerinin bir çeşit ortalamasıdır. Buradan giderek Fed’in 2017 yılında 3 kez 0,25 puanlık faiz artırımı yapacağı tahmin ediliyor.
Fed’in Zor Dönemi Başlıyor
Fed Başkanı Janet Yellen’in karara ve beklentilere ilişkin basın toplantısında yaptığı açıklamalar ve sorulara verdiği yanıtlardan çıkan mesajların en önemlileri şunlar: (1) Ekonomide toparlanma görülüyor. (2) İstihdam koşulları güçleneceği görülüyor. (3) Enflasyonun bir iki yıl içinde yüzde 2’lik hedefe geleceği bekleniyor. (4) Ekonomideki gidiş kademeli faiz artışlarını işaret ediyor. (5) Para politikasının ılımlı genişlemeci eğiliminin sürdürülmesi yararlı görülüyor. (6) Yatırımcılar maliye politikasının genişlemeci olacağını algılıyorlar bu durumda maliye politikasındaki olası değişiklikler ekonominin görünümünü etkileyebilir. (7) Yeni yönetime Fed cephesinden herhangi bir tavsiye vermeye çalışılmıyor. (8) Piyasa beklentileri Fed’in faiz kararları için bir ön koşul oluşturmuyor. (9) Fed bilançosunun küçülmesi birkaç yıl sürer.
Bu mesajlara bakınca Fed’in büyüme ve istihdamda hedefe çok yaklaştığı, yüzde 2’lik enflasyon hedefine gelinmesine daha zaman bulunduğu kanısında olduğunu anlıyoruz. Bununla birlikte Fed’in, faizin, ekonomik aktivite üzerindeki gecikmeli etkisini dikkate alarak hedefe ulaşılacağının tahmin edildiği tarihten 18 ay önce faiz artırımına başladığını biliyoruz. Şu an itibariyle Fed’in önündeki en büyük bilinmeyen Trump’ın Başkanlığı sırasında nasıl bir maliye politikası izleyeceği meselesi. Kamuoyuna yansıyan açıklamalar Trump’ın genişlemeci bir maliye politikası uygulayacağı izlenimini doğuruyor. Yellen de bunu konuşmasında dile getiriyor. Kuşkusuz izlenecek maliye politikası, Fed’in para politikasını derinden etkileyecek. Fed’in, hükümetçe izlenecek genişlemeci bir maliye politikasını faiz artışlarıyla frenlemeye çalışması bir çelişki yaratabilir. Tersini yaparak faizi artırmaması ise bu kez enflasyonun artmasına yol açabilir.
Bu açıdan bakınca 2017 yılının Fed için zor bir yıl olacağını söylemek mümkün.
Fed Kararları ve Yaklaşımının Türkiye’ye Olası Etkileri
Birçok bilinmeyen var önümüzde. Böyle bir ortamda bu kararların bize nasıl etki yapacağını tahmin etmek çok zor. O nedenle bazı varsayımlara dayanarak tahmin yapmak doğru olacak. Her şeyden önce ekonomi dışı etkileri yani siyasal, jeopolitik risk artışlarını bir yana bırakarak yola çıkmamız gerekiyor. Çünkü bunların ne zaman, nasıl ve hangi boyutta olacağını tahmin etmek mümkün değil. Bunları bir kenara koyarak yola çıkmış olmamıza karşın bu tür etkilerin gerçekleşmesi halinde ekonomilerin çok daha sıkıntılı bir konuma gireceğini de aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekli.
İlk olarak Trump’ın seçim sırasında açıkladığı gibi maliye politikasını gevşeteceğini, ancak bu gevşetmenin ölçülü kalacağını, Fed’in 2017 yılında 3 kez faiz artırımı tahmini yapmasına karşılık 1 veya 2 kez (ikincisi yılsonunda olmak üzere) faiz artıracağını varsayalım. Bu durumda ABD’de enflasyonun artacağı ve Fed’in ileride daha fazla faiz artırmak durumunda kalacağı beklentisi doğacağı için Amerikan tahvil faizleri yükselmeye devam edecek ve dolayısıyla Türkiye gibi dış finansman ihtiyacı da riskleri de yüksek ekonomilerden döviz çıkışı olacaktır. Bu gelişmenin sonucunda bu ülkelerde kurlar yükselecek ve merkez bankaları döviz trafiğini tersine çevirebilmek için faiz artırmak durumunda kalacaktır.
İkinci olarak Trump’ın daha da gevşek bir maliye politikası izleyeceğini, Fed’in, bu politikanın yaratacağı enflasyonist baskıyı önlemek için 3 kez faiz artıracağını varsayalım. Bu durumda ABD tahvil faizleri daha hızlı yükselecek, Türkiye ve benzer konumdaki ülkelerden döviz çıkışı daha hızlı olacaktır. Bunun sonucunda kurlar biraz daha hızlı yükselecek ve merkez bankaları faizi çok daha sert bir biçimde artırmak zorunda kalacaktır.
2016 yılı olumsuz bütün şokların yaşandığı bir yıl oldu ve bu açıdan ekonomilerin dirençlerini de oldukça olumsuz etkiledi.
2017 yılı dış finansman ihtiyacı fazla olan ekonomiler için daha da zor bir yıl olacak gibi görünüyor.