Mahfi Eğilmez – 21.12.2016
Türkiye Ekonomisi 2016
Her yıl olduğu gibi 2016 yılına başlarken de Türkiye ekonomisiyle ilgili tahminler yapmıştım. Bu tahminlerim her zaman olduğu bazı varsayımlara dayanıyordu. Bunlara değineyim önce:
Varsayımlarım şöyleydi: (1) Soğuk savaş eğiliminde yumuşama olacak. (2) Petrol fiyatı ortalama olarak 50 USD/Varil düzeyinde oluşacak. (3) Avrupa ekonomisinde yavaş yavaş toparlanma ortaya çıkacak. (4) Rusya – Türkiye ilişkileri normale dönecek. (5) Türkiye, yapısal reform olmasa da bazı düzeltme adımları atacak. (6) Fed, 2016 yılında 3 veya 4 kez daha faiz artışına gidecek. (7) Çin ekonomisinde bugünkünden daha kötüye gidecek bir değişme olmayacak.
Bu varsayımlar altında 2016 tahminlerim ve bu aşamada beklenen sonuçları aşağıdaki tabloda sunuyorum.
Göstergeler | 2016 Tahminlerim | Gerçekleşme Tahmini |
Büyüme (%) | 4,0 | 2,5 |
TÜFE (%, yılsonu) | 9,5 | 7,6 |
Cari Denge / GSYH (%) | -4,9 | -4,0 |
USD Kuru (USD / TL) | 3,3 | 3,5 |
Euro Kuru(Euro / TL) | 3,6 | 3,65 |
İşsizlik (%) | 10,7 | 11,5 |
Bütçe Dengesi (%) | -1,0 | -1,0 |
Bu tabloyu yayınladığımda en büyük eleştiriyi 3,30’luk USD/TL kuru tahmininde almıştım. Çoğu izleyici ve analist beni karamsarlıkla suçlamışlardı. Oysa yılın son dönemine bakılınca ben iyimser kalmış oldum.
Önce varsayımları değerlendireyim: (2), (4) ve (7) numaralı varsayımlarımın doğru çıktığı, (3) numaralı varsayımımın ise kısmen doğru çıktığı (1), (5) ve (6) numaralı varsayımlarımın ise doğru çıkmadığı görülüyor. Bunlar arasında en kritik varsayım Fed’in 3 – 4 kez faiz artıracağı varsayımıydı. Onun tutmaması USD / TL kurunun benim tahminimin çok altına inmesine yol açabilirdi. Ne var ki 2016 yılında beklenenin dışında birçok olay gerçekleşti ve dengeleri alt üst etti. Bunların en önemlileri arasında Suriye’de süren savaşın çözüme götürülememesi, Birleşik Krallığın referandum sonucu Avrupa Birliğinden ayrılmaya karar vermesi (Brexit), ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesi ve beklenmedik bir Dolar rallisi yaşanması, 15 Temmuz darbe kalkışması, Türkiye’de başkanlık rejimine izin veren Anayasa değişikliğinin AKP ve MHP desteğinde hazırlanarak TBMM’ye getirilmesini sayabiliriz. Bu karışıklıklar Fed’in 3 – 4 kez yerine yılsonunda 1 kez faiz artırmasının yaratabileceği iyimser gelişmelerin tersine dönmesine yol açtı ve USD / TL kuru 3,50’yi buldu. Türkiye ile ilgili en beklenmedik konulardan birisi de TÜİK’in yıl bitmeden 2009 yılını baz alarak Avrupa Birliği Hesaplar sistemindeki değişikliklere uyum sağlamak için yaptığı GSYH ve büyüme revizyonu oldu. Bu revizyon, Avrupa ülkelerinde yapılan revizyonlardan çok daha yüksek olarak nominal GSYH’yı yukarı çektiği gibi büyümeyi de yüzde 50 oranında yükseltti. Nominal artışlar anlaşılabilir olmasına karşılık reel olarak hesaplanan büyümenin nasıl olup da yüzde 25 – 50 oranında arttığı anlaşılamadı. Çünkü Avrupa’da bu artış ülkelere göre +/- % 0 ile 1 arasında bir değişikliğe yol açmıştı. Dolayısıyla bu büyük değişiklik de cari denge ve bütçe dengesi gibi GSYH’ya oranlanarak hesaplanan göstergelerle ilgili görünümü de alt üst etti.
İktisatçılar tahmin yaparken genellikle bir model kullanırlar. Bu model ile vardıkları sonuçları normal senaryo olarak kabul eder ve bu senaryoya olumlu ve olumsuz şoklar uygulayarak buradan bir iyimser bir de kötümser senaryo türetirler. 2016 yılı her türlü olumsuz şoku zaten kendiliğinden uyguladı. Benim hayal edebileceklerimin çok ötesinde olumsuzluklar ortaya çıktı. Öyle olunca da tahminler şaştı. Esasen bu kadar karmaşanın, bu kadar tutmayan varsayımın ve öngörülemez değişikliğin yaşandığı bir yılda tahminler tutsaydı bu, bilimsel bir değer taşımazdı.
Türkiye’yi Etkileyen Ekonomik Gelişmeler 2016
2016 yılı ABD ekonomisinin toparlanma yolunda ciddi bir çıkış gösterdiği yıl oldu. Özellikle Fed’in faiz artırımı açısından izlediği göstergelere bakacak olursak şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza (bütün veriler için kaynaklar: IMF, WEO, October 2016, OECD Country Surveys 2016.)
2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | |
İşsizlik | 7,4 | 6,2 | 5,3 | 4,7 | 4,5 |
Enflasyon | 1,5 | 0,7 | 0,7 | 1,5 | 1,9 |
Büyüme | 2,7 | 2,5 | 1,9 | 1,9 | 2,1 |
Bu tablo bize Fed’in 2016 yılsonu itibariyle beklediği tabloya giderek yaklaştığını ve 2017 yılında üyelerin tahminleri doğrultusunda en az 3 kez faiz artırımına gidebileceği görünümünü veriyor.
Euro Bölgesi açısından aynı göstergeleri ele alırsak şu tabloyla karşılaşıyoruz:
2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | |
İşsizlik | 12,0 | 11,6 | 10,9 | 10,0 | 9,7 |
Enflasyon | 0,9 | -0,2 | 0,2 | 0,6 | 0,9 |
Büyüme | -0,3 | 1,1 | 2,0 | 1,7 | 1,5 |
Buna göre Euro bölgesinde işsizlik hala çok yüksek, enflasyon yaratacak kadar bir iç talep henüz oluşmamış, büyüme dalgalı bir seyir izliyor. Bu görünüm 2017’de 2016 yılındaki görünümden çok farklı bir görünüm vaat etmiyor.
Çin için de durum aşağıdaki tablodaki gibi görünüyor:
2013 | 2014 | 2015 | 2016 | 2017 | |
İşsizlik | 4,1 | 4,1 | 4,1 | 4,1 | 4,1 |
Enflasyon | 2,6 | 2,0 | 1,4 | 2,1 | 2,3 |
Büyüme | 7,8 | 7,3 | 6,9 | 6,6 | 6,2 |
Buna göre Çin’in asıl sorunu büyüme ivmesini yitirmiş olması. Çin ile ilgili olarak asıl sorun borç stokunun her alanda devasa bir hızla büyümüş olması. Aslında Çin’in hızlı büyümesinin ardında borç stokunun hızlı büyümesi yatıyor. Çin ile ilgili borç stoku verilerini de bir tabloyla gösterelim.
2005 | 2016 | |
Reel Kesim Borç Stoku / GSYH (%) | 104,7 | 165,1 |
Hanehalkı Borç Stoku/GSYH (%) | 17,8 | 40,5 |
Kamu Kesimi Borç Stoku / GSYH (%) | 14,6 | 22,1 |
Bankaların Borç Stoku / GSYH (%) | 22,9 | 19,1 |
Toplam Borç Stoku /GSYH (%) | 160,0 | 246,8 |
Tablo bize 11 yılda Çin’de borç stoku artışının yüzde 54’den fazla arttığını gösteriyor. Borç stokundaki bu artış Çin’in hızlı büyümesinin itici gücü oldu. Ne var ki borç stoku aynı hızla sonsuza dek büyütmek mümkün değil. Zaten o nedenledir ki Çin’de büyüme hızı, son dönemde önemli bir düşüş yaşadı.
Sonuç
2016, önemli sıkıntılar, çalkantılar ve iniş çıkışlarla yaşandı ve artık bitmek üzere. Ne yazık ki 2016’nın son çeyreğindeki küresel görünüm 2017 yılının iyi geçeceğine ilişkin umut vaat etmiyor.