Merkez Bankası, 2012’de Para ve Kur Politikası’nı açıkladı dün. Yeni yılda Merkez, enflasyon hedefini yüzde beş olarak alıyor.
Peki enflasyon şu andaki yüzde 9.5’lik seviyesinden yüzde beşe nasıl gerileyecek? Merkez Bankası Başkanı, bu yıl yüzde 5.5 olan enflasyon hedefinin böylesine sapmasının nedenini, Türk parasının değer kaybına, küresel emtia fiyatlarının yükselmesine ve kamunun dolaylı vergilerde yaptığı artışa bağlıyor. Bu hesaba göre, Türk parasının değer kaybetmesi, enflasyonu yüzde 4 artırdı.
Bu arada emtia fiyatları yüzde bir ve dolaylı vergi artışları yüzde bir buçuk oranında enflasyona katkı yaptı. Gelecek yıl için ise Türk parasında değer artışı bekleniyor. Tütün üzerine yeni vergi konmayacağı biliniyor. Tüm bunların sonucunda 2012’nin son üç ayında fiyatlar hızla gerileyeceği için hedeflenen yüzde 5’lik enflasyonu tutturmak mümkün olacak. Gelelim Türk parasının nasıl değer kazanacağına… Merkez, dalgalı kur rejimi gereğince kur hedefi olmadığını ama kurlar hakkında görüşü olabileceğini açıkladı. Ve buna göre Orta Vadeli Program’daki (OVP) kur projeksiyonlarının gözlerden uzak tutulmaması gerektiğini belirtti. OVP’de ise 2012’de dolar/TL kuru 1.73 lira olarak tahmin ediliyor. Böylece Merkez’in görüşünün OVP’deki kur düzeyi olduğunu söyleyebiliriz.
Zaten Merkez Bankası Başkanı dün bir soru üzerine döviz kurlarının olması gerekenin üzerinde olduğunu belirterek, reel kur endekslerine bakılmasını önerdi. Reel kur endekslerine bakıldığında, benzeri ülkelere göre Türk parasının reel değerinin 100 endeksinin altına inerek 89 olduğunu, dolayısıyla aşırı değer kaybettiğini görüyoruz. Bir para biriminin aşırı değer kaybetmesi de emeğinizi ucuza satmak anlamına geldiğinden bu olumsuzluğun 2012’de giderileceği düşünülüyor.
Gelelim son günlerin en çok eleştiri konusu olan politika faizi koridoru meselesine… Bazıları nedense Merkez’in uyguladığı politika faizi koridoruna karşılar.
Oysa Merkez Bankası Başkanı bu esnek politika faizi sayesinde bankalara yüzde 5.75 ile yüzde 12.5 arasında faizle borç para verdiklerini belirtti.
Verilen borçların ağırlıklı ortalamasının yüzde 7 civarında olduğunu, en son verilen 25 milyar lira borcun yüzde 5.75, 12 milyar liranın ise yüzde 12.5’ten verildiğini söyledi.
Böylece yüzde 7 faiz oranıyla Merkez’den fon bulan bankaların yaptıkları eleştirilerin temelsiz olduğu ortaya çıktı. Çünkü esnek politika faizi uygulaması anlık ekonomik değişikliklere kolayca cevap veren bir politika olduğu için doğruluğu tartışılamaz. Bundan sonra repo ihalesi yapılacağından faizlerin yüzde 5.75’in üzerinde olacağı da açık. İşte bu nedenle esnek politika faizini eleştiren bankalar bu defa daha yüksek maliyetle borçlanacakları için herhalde memnun olacaklar. Bankaların ısrarla faiz artırımı yönündeki bu tuhaf mantığını anlamak zor. Bir müddet sonra yapılacak repo ihalelerini eleştireceklerini de şimdiden söyleyelim.
Çünkü asıl amaçları kendilerinden olmayan Merkez Bankası yönetimini sıkıştırmak.
Halbuki yeni Merkez Bankası yönetimi enflasyon hedeflemesi rejimini geliştirerek fiyat istikrarı yanında makro finansal istikrarı da dikkate alan bir politika izlemeye başladı. Gecelik borç verme faizleri, faiz koridoru ve mevduat zorunlu karşılıklarını kullanarak araç çeşitliliği olan bir para politikası tasarladı. Bu politikada da başarılı oldu. Kısa vadeli yabancı para girişlerini azalttı. Uzun vadeli mevduat ve tahvil satışlarına destek verdi. Türk parasının üzerindeki aşırı değeri alarak ekonominin finansal kırılganlığını üzerinden attı. Böylece iç ve dış şoklara karşı daha sağlıklı ve rekabet gücü olan bir yapı ortaya çıktı.
Hemen unutmadan söyleyelim, aşırı borçlanarak bankacılık yapmaya kalkanlara da Merkez dün bir mesaj gönderdi. “Eğer finansman kaldıracından fazla yararlanırsanız zorunlu karşılıkları artırırım” diyerek kâr hırsıyla sistemi riske sokan sorumsuz bankacıları uyardı. Şimdi bazı sorumsuz bankacılar bu yerinde uyarıya da kızacaklardır herhalde. Anlayacağınız, Merkez Bankası, eskiden olduğu gibi İstanbul’un rant kollayan statükocu sermayedarlarının atadığı bürokratların yönetiminden çıktı artık. Halkın içinden gelmiş iyi eğitimli çalışkan teknisyenlerce yönetiliyor ve halkın bankası olarak halka hizmet ediyor.
Merkez Bankası’nın devletin değil halkın bankası olduğu gerçeği ne yazık ki bu ülkede bir ara unutulmuştu.
Bu yüzden de Merkez, uzun bir süre halkın çıkarlarını korumayıp, statükocu İstanbul sermayesinin çıkarlarını korumuştu. Bazıları çok üzülüyor ama artık dönem değişti.
Kaynak: www.sabah.com.tr