Ecevit hükümeti, yılbaşından itibaren kamu harcamalarını kısmak ve tasarrufa gitmek için tüm kamu personelinin atamalarını durdurmuştu.
Ayrıca Kamu Kuruluşları ancak Hazine Müsteşarlığının onayı ile dış kredi alabileceklerdi.
2000 yılında meydana gelen mali krizden dolayı Hazineye ve ekonomiye dış ülkeler tarafından ve yatırımcılar tarafından güvensizlik vardı.
Kamu bankaları kaynak kıtlığı çekiyordu.
Hazine bu kıtlığı aşmak için 6,750 milyon dolar civarında ocak ayında tahvil sattı.
Ülkedeki istikrar politikaları ve daralan iç talep nedeniyle enflasyon oranı %30’un altına indi.(Tefe) Bu durum hükümete moral vermişti.
Ancak 1990 ve 200 yılından kalma krizin etkileri sürüyordu.
Hala döviz sıkıntısı yüksek miktarlardaydı. Dış açık ve cari açık artmıştı.
Ödenmesi gereken günü gelmiş borçlar vardı.
Ekonomi ip üstündeydi. Ülkede ekonomiye güven kalmamıştı ve kriz havası vardı.
STAND-BY anlaşmasının ardından 2000 yılında devreye giren istikrar programı büyük çöküşün baş sorumlusuydu.
Türkiye döviz kurunun çapaya bağlanmasıyla çıkmaz sokağa girdi.
Cari işlemler açığı giderek büyüdü ve yıl sonunda 9.8 milyar dolara çıkarak tarihi bir rekor kırdı.
Toplam kısa vadeli borçlar 28.9 milyar, toplam dış borç stoku da 114.3 milyar dolara çıktı.
Yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca gecelik faizler göklere tırmandı ve tarihe “Kara Çarşamba” olarak geçen 22 Kasım 2000′de para krizi patladı.
Ödeme güçlüğüne düşen bankaların vadesi dolmayan kredileri geri çağırması, iç pazarın daralması bunda büyük rol oynadı.
3.5 milyar dolarlık net sermaye çıkışıyla döviz fiyatları ve faizler tırmanışa geçti.
Kriz öncesi 670 bin TL olan dolar 1 milyonu aştı. IMF programı çökmüştü.
Nihayet 19 Şubat 2001’de yöneticilerin tecrübesizliği nedeniyle köşkte yapılan MGK toplantısında Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasında geçen tartışmanın basına açıklanmasıyla ekonomi alt üst oldu.
Tabii bu krizin görünen sebebiydi.
Ancak kriz gecesi Merkez Bankasından,Merkez Bankası başkanı bile döviz çekmişti.
TL’den kaçış vardı. Ertesi sabah IMKB endeksi %14,6 oranında düştü.
TCMB’den çekilen dövizler nedeniyle,döviz 5,3 milyar dolar azaldı ve 22,6 milyar dolar kaldı.
Para piyasalarında gecelik faiz oranı %7,500’e çıkarken, Hazine %144 oranında borçlandı.
Bu yüksek faiz denge sağladı ve TL’den kaçışı durdurdu.
Medya hükümete yoğun eleştirilerde bulunuyordu.
TCMB, IMF onayıyla dövizde dalgalı kura geçti.
Bu uygulamayla TL’nin değeri %40 civarında düştü.Devletin borcuda 29 katrilyon TL arttı.
Kriz günü 685.500 TL olan ABD Doları 3 gün sonra 920.000 TL oldu.
Ülkede dövizle borçlanan vatandaş büyük sıkıntıya girdi.Esnaflar battı,işsizlik arttı.
Hükümet krizi çözmesi için Dr. Kemal Derviş’i ekonominin başına geçirdi.
Derviş,ekonominin başına geçer geçmez ekonomi yönetimindeki kurmaylarını değiştirdi.
14 Mart 2001 tarihinde 3 aşamalı kurtuluş planını açıkladı.Buna göre;
Bankacılık sektörüne yönelik önlemler alınacak, döviz kuru ve faize istikrar kazandırılacak, Ekonomi dengeleri yeniden planlanacak ve ikinci yarıda büyümeye geçilecekti.
Derviş, bankacılık sektörünün güçlendirilmesiyle enflasyonunda düşürüleceğini savunuyordu. Vakit geçirilmeden IMF’ye niyet mektubu verildi.
Bu mektupta iktisadi etkinliği sağlayıcı yasal reformların yapılacağı, enflasyonla mücadelenin gerçekleştirileceği, gelir dağılımı ile ilgili adaletsizlik ortamının ortadan kaldırılacağı ve sürdürülebilir büyüme ortamının oluşturulacağı taahhüt ediliyordu.
Ardından T.B.M.M’den 15 adet Derviş Kanunu diye adlandırılan, ekonomi ile ilgili kanunlar geçirildi.
En önemlileri; Şeker Kanunu, Telekom Kanunu olarak adlandırılan kanun,Bankalar kanunu,Vergi Kanunları, Elektrik Piyasası Kanunu, Türk Sivil Havacılık Kanunu,Sendikalar Kanunu,Hazine arazileriyle ilgili kanunlardı.
Bu kanunların temel özellikleri,özelleştirme ve rekabetin artırılması ile ilgili olmalarıydı.
Bu kanunların çıkması aşamasında ve uygulanması aşamasında bir çok bakan istifa etti.
Ancak, Kemal Derviş’in planı ülkede ekonomik istikrar oluşturdu. 2001 yılının ilk altı ayında ihracat %13 arttı.
Ithalatta ise %16 oraninda daralma oldu.Turizm gelirleri artti,dis ticaret açiginda ve cari açikta azalmalar oldu.
Ülkede uygun ve olumlu bir ortam oluştu.
Ancak bunlara rağmen,medyanın hükümetin üzerine hala gitmesi,Irak Savaşının öncesinde hükümetin ABD’ye destek vermemesi,hükümet içindeki hükümeti yıkma planları bir erken genel seçime neden oldu.
Seçimlerde AKP tek başına iktidar oldu. AKP, Koalisyon hükümetinin bıraktığı olumlu göstergelerle devam ediyor.
ANALİZ
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 15 ekonomik kriz geçirmiştir. Bu krizlerin bazıları dış etkenlerden dolayı bazıları da iç etkenlerden dolayı olmuştur.Türkiye de bazı dönemlerde görülen krizler dünyada ki krizlerle bağlantılı olmuştur.
Türkiye de belirli aralıklarla krizler olurken ekonomi yönetimi çoğunlukla beceriksiz uygulamalarda bulunmuş bazen de siyasilerin etkisi altında popülizm yapmışlardır.
Ekonomik göstergeler çok kısa dönemlerde istikrarlı büyümüştür. Bunun dışında ekonomi de ve ekonomik göstergelerde uzun dönemli istikrar gözlenememiştir.
Türkiye Ekonomisi, sağlam ve kendi kendine yeten bir yapıya kavuşamamıştır. Genellikle dış yardımlar ile ayakta durmuştur ve durmaktadır.
Ödeme tarihi gelmiş dış krediler ancak yeni dış krediler alınarak ödenmiştir. Merkez Bankası bütçe denkleştirme aracı olarak kullanılmıştır.
Ekonomi siyasilerin elinde oyuncak olmuştur. Seçim zamanlarında siyasiler Türkiye Ekonomisi’ni baba malı gibi kullanmış ve kaynakları har vurup harman savurmuşlardır.
Bütün bunlara yolsuzluk ve rant da eklenince ekonomik krizler kaçınılmaz olmuştur.
Ekonomik krizlerin olmaması için istikrar paketleri uygulanmalı ve yukarıda sayılan olumsuz faktörler düzeltilmelidir.
Ülke kaynakları verimli şekilde kullanılmalı,hammadde ihracı yerine hammadde işlenerek ihraç edilmelidir.
Ülke ekonomisi kendi kendine yeterli hale getirilmelidir. Bunun için dış borç alımı en minimum seviyeye indirgenmeli ve tasarruf yapılmalıdır.
Ülkeye döviz getirecek kalıcı sektörler geliştirilmelidir.
Hükümet değişikliklerinde ekonomi yönetimine siyasi anlayış nüksettirilmemelidir.
Bu uygulamaların sonucunda Türkiye Ekonomisi refaha kavuşacak ve halkına güven verecektir.
A.Tolga AKPINAR
——————————————————————————————–
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=480 http://ekutup.dpt.gov.tr/planlama/42nciyil/temela.pdf ELDEM Edhem , Osmanlı Bankası Tarihi,199,İstanbul ELDEM Vedat , Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomisi,Türk Tarih Kurumu, 1994 ERGİN Feridun,Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi,Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı, 1977 GOLOĞLU Mahmut,Milli Şef Dönemi 1939-1960,Cem Yayınevi,1976 http://www.atonet.org.tr/turkce/bulten/bulten.php3?sira=316 KARLUK,Rıdvan,Türkiye Ekonomisi,Beta,İstanbul,1996. KURUÇ Bilsay, Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi,Bilgi Yay.1987 NERE Jacques,1929 Krizi,Çeviren Namık Toprak,Ank.1980. http://www.sabah.com.tr/2005/11/29/fin148.html TEKELİ İlhan-İLKİN Selim, 1929 Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, ODTÜ,Ank. 1977. TEZEL S.Yahya, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi,Yurt Yay., Ank. 1986. TOKGÖZ Prof.Dr. Erdinç,Sanayileşmede Bölgesel Dengesizlikler, H.Ü. Yayını No.6-14,Ank.1976. TOKGÖZ Prof.Dr. Erdinç , Türkiyenin İktisadi Gelişme Tarihi (1914-2001) İmaj Yayınları-Sayfa 43-47 TUSİAD Raporları… Türkiye Ekonomi Kurumu,Türkiye Ekonomisi Sektörel Analiz,Ankara 1998.